"Biri öper, biri bakar; düellolar ondan kopar."
Anonim
"April!!!"
Marcus'un sesini duyduğunda genç kız istemsiz olarak yerinden sıçradı. Genç adam, April'in Draco'nun kollarından sıyrılmasını sabırsızca izleyerek;
"Hepimiz seni bekliyoruz! Nerdesin?"
April sert bir sesle:"Of tamam, patlama! Geliyorum işte."
Draco, az önceki konuşmanın getirdiği sersemliği, üstünden atmaya çalışıyordu. Marcus'u görünce; içindeki öfke dalgasının arttığını hissetti.
"Bizi tanıştırmayacak mısın sevgilim?" Sevgilim lafını vurgulamayı; elbette ki ihmal etmemişti. Genç kız hafifçe dudağını ısırdı. İşte korktuğu an gelivermişti! Draco ve Marcus karşı karşıyaydılar. Draco soğukkanlılığını korumayı iyi beceriyordu doğrusu. Marcus'un ise kasıldığı belliydi.
April sıcak bir tebessüm takındı yüzüne. "Marcus; benim İsviçre'den arkadaşım. Beni görmeye gelmiş." Marcus'u işaret ettikten sonra; Draco'nun koluna girdi. "İşte bu da sana bahsettiğim sevgilim, Draco..."
Marcus donuk bir ifadeyle, genç kızın Draco'ya sokuluşunu incelerken, Draco soğuk bir gülümseme takındı.
"Bu ziyaret nerden esti aklına? Bence oldukça gereksiz olmuş, April'in yakında İtalya'ya döneceğini düşünürsek."
Marcus gözlerini, genç adamın buğulu mavi gözlerine, meydan okurcasına dikti.
"Ani kararlar vermeyi severim. Plan programlı hareket etmektense, anı yaşamayı daha doğru buluyorum. Bu ziyaretin nerden estiğine gelince...." duraksadı ve April'e döndü. "April'i özlemiştim..."
Draco kaskatı kesildi kesilmesine; ama ağzından hım'dan başka hiçbir şey çıkamadı! Zaten Marcus ona fırsat tanımamıştı bile...
"Hadi April gitmemiz gerek! Molly'ler bizi bekliyorlar..."
Genç kız başını salladı. Bu konuşmanın bir an önce bitmesini istiyordu zaten. Gülerek; "Görüşürüz Draco..."
Genç adamın dudağına hızlıca bir öpücük kondurdu. Öptükten sonra, kulağına doğru fısıldadı. "Daha demin konuştuklarımız yarım kaldı. Yarın sabah malikaneye geliyorum." Draco cevap dahi veremeden, Marcus genç kızın elini kavradı ve onu ilerletmeye başladı. April'i sürüklerken, bir yandan da söyleniyordu.
"Saat kaç oldu!!! Ne kadar da oyalandık."
Genç kız arkasına son bir kez baktığında, Draco'nun ifadesiz bir yüzle kendisine baktığını fark etti. "Acaba aklından neler geçiyor..." diye düşünmeden edemedi.
Vicdanı fısıldadı. "Senin aklından neler geçiyor peki April? Yarın malikaneye sadece Draco için gitmiyorsun bence..."
Genç kız sıkıca gözlerini yumdu. "Oraya gideceğim; çünkü bu konu hakkında konuşmam gereken biri var."
Vicdanı merakla:"Kim? Kate deme bana!"
April kendinden emin bir sesle:"Yarın gittiğimizde görürsün tatlım."
Elini Marcus'un elinden kurtardı ve patikadan aşağı hızlıca inmeye başladı. Rüzgar gibi ilerliyordu caddede... Düşüncelerini arkada bırakmak için daha hızlı ilerlemeliydi...Daha da hızlı....Ama düşüncelerinden arınması için rüzgar gibi gitmekten fazlası gerekiyordu...
"Bunu yapmam ne kadar doğru bilmiyorum Ginny! Çok utanç verici..."
Ginny onun üstünü son bir kez düzeltirken, omuz silkerek;
"Fazla abartıyorsun...Sonuçta o senin erkek arkadaşın! Ayrıca ileri git demiyorum ki, sadece ona bizim ilişkimizi anlatırken cilveli ol!"
Hermione aynada son bir kez kendine baktı. Ve derin bir iç çekti.
"Cilveli olmak; benim için söz konusu değil...Benim genlerimde böyle bir şey yok..."
Ginny homurdandı. "Off saçmalama! Hadi doğruca Ron'un yanına gidiyorsun! Harry ve ben salondayız...Herkes de mışıl mışıl uyuyor zaten. Ne kadar çabuk halledersek, o kadar iyi."
Hermione kararsız bir bakış daha attı kendine...Ve aynadan başını kaldırıp, düşüncelere dalmış April'e döndü.
"Sence doğru bir şey mi bu?"
April pikesinin altına daha da kıvrılırken, mırıldandı. "Ron'un bu ilişkiye, en yumuşak tepkiyi verebilmesi için gerekli desem..."
Hermione ikisine de kısa bir bakış attı ve homurdandı. "Of, tamam...Hadi gidiyorum ben...."
Ginny kıkırdadı. "Geri dönmeyi unutma..."
Genç kız kaşlarını çattı. "Ne demek şimdi bu?"
April kahkahasını tutmaya çalışarak:"Anladın işte...Ron'la uyuyakalırsınız filan...Sarmaş dolaş...."
Hermione gözlerini devirdi. "Zevzekler...."
Ron kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordu ki, kapı gıcırtıyla açıldı. Genç adam farkına bile varmadan, küçük adımlar yanı başında bitivermişti. Hermione derin bir nefes aldı ve pencereden gelen ışığın Ron'un yüzünde şekillenmesini izledi. Genç adamın soluk alışının dışında, odada hiçbir ses yoktu. Sessizlik, Hermione'yi daha da tedirgin ederken, her şeyi bırakıp, odadan çıkmayı düşündü. Evet, evet...Odadan çıkmalıydı! Bu aptal iddianın canı cehennemeydi! Kendini rezil filan etmeyecekti!!! Kararını vermişti bile, fevri bir tavırla arkasını döndü ve kapıya doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Ginny,Harry ne derse desin.. Vazgeçmişti işte! Belki de Ron'un öğrenmemesi daha iyiydi, kim bilir...Belki ileride Ginny ve Harry ona teşekkür bile edecekti, odadan çıktığı için...
Çok az kalmıştı...Kapının kolunu tutuğunda, içinden zafer çığlıkları atmaya başlamıştı bile!
Ta ki, uykulu bir ses duyana kadar....
"Herm..Hermione?"
Hafifçe yutkunup, arkasını döndüğünde Ron'un mahmur gözleriyle karşılaştı...
Harry ve Ginny salonda oradan oraya yürürlerken, bir yandan da konuşuyorlardı.
Ginny heyecanla:"Acaba ne yaptı?"
Harry elini saçlarından geçirerek, iç çekti. "Bilmiyorum. Acaba doğru bir şey mi yaptık?"
Genç kız kimse uyanmasın diye fısıltıyla cevap verdi.
"Kesinlikle, doğru bir şey yaptık! Artık öğrenmesi gerekiyordu. Geciktirmenin anlamı yok."
Harry kararsız görünüyordu. "Hadi tamam söyleyelim. Peki Hermione'yi istismar etmiyor muyuz? Onu o şekilde Ron'un odasına yollamamız ne kadar doğru?"
Ginny dudağını ısırdı. "Sence şu iddia konusunu fazla mı büyüttüm?"
Genç adam koltuğa bıraktı kendini. "Evet...Omuzlarındaki tüm yükü neredeyse, Herm'e attın...Kızcağız şimdi yukarıda şekilden şekle giriyor olmalı..."
Ron gözlerini ovaladı. "Saat kaç? Neden uyumadın? Harry nerede? Bir sorun mu var yoksa!!! Saldırıya mı uğradık!!!" Uykusu açılmıştı işte...Korkuyla gözlerini açtı ve bir çırpıda yataktan fırladı. Hermione telaşla onun yanına ilerledi. "Endişelenecek bir şey yok Ron! Her şey yolunda...Harry'yi uyku tutmamış, salonda kitap okuyor." Genç adam kaşlarını çattı. "Sen ne arıyorsun burada peki?"
Hermione yutkunarak:"Fırsattan yararlanayım dedim."
"Ne fırsatı?"
Hadi bakalım Hermione Granger, içindeki ölü cazibeyi, diriltme vakti! Kaçmak için artık hiçbir şansın yok.
Genç kız derin bir nefes aldı. "Seninle uzun zamandır baş başa vakit geçirmiyorduk, diye düşündüm."
Ron hala anlayamamıştı...Kararsız bir tavırla; Hermione'ye bakarken, pencereden gelen ay ışığı genç kızı aydınlattı. Şaşkınlıkla bakakaldı. "Sen üzerine ne giydin?"
Hermione'nin vicdanı kahkahalarla:"Görünce ne yapacak diye çok merak ediyordum, şu surata bak!!!"
Genç kız kıpkırmızı kesildi. Üstündeki saten gecelik için ne diyebilirdi ki, Diagon Yolu'ndayken, Ginny'nin zoruyla aldığını ve üzerine geçirdiğini mi söyleyecekti? Kalbi heyecanla çarpıyordu. Kekeleyerek:"Baş başa olalım istedim. Sana güzel görünmek filan..."
Ron duraksadı, genç kızı baştan aşağı son bir kez süzdü ve alaycı bir tebessümle;
"Hermione senin neyin var? Bu davranış hiç senin tarzın değil!"
Genç kız omuz silkti. "Yeni fikirlere açık olmamız gerektiğini düşündüm."
Ron kaşlarını çattı. "Yeni fikrin; saten bir gecelikle odama gelip, beni baştan çıkarmak mı?"
Vicdanı gülmekten nefes alamıyordu. "Buna ne diyeceksin Hermione, çok merak ediyorum."
Genç kız bozulmuştu. "Sana hiç çekici gelmedim mi yani?"
Hermione alıngan bir ifadeyle ona bakarken, genç adam telaşla;
"Tabi ki de hayır ama...Ne bileyim...Bu pek doğru gibi gelmedi...Yani nasıl desem, senin böyle bir davranışta bulunman biraz...Biraz rahatsız edici..."
Rahatsız edici derken?! Ne yani Ron onu istemiyor muydu, arzulamıyor muydu? İşte şimdi durum, bir iddia olmaktan çıkmıştı...
Hermione şaşkınlıkla:"Bir dakika, bir dakika yani demek istediğin; Hermione Granger, ders çalışmak ve başarılı olmaktan başka bir şey yapamaz, öyle mi? Hermione Granger çekici olamaz, saten gecelik giyemez, öyle mi Ronald?"
"Öyle demek istemediğimi gayet iyi biliyorsun, laflarımı çarpıtma!"
Genç kız onun sözünü kesti. "Nefesini boşuna harcama, anladım ben! Şuan bu odada, bu gecelikle sürtük Parkinson olsaydı, üzerine atlamıştın herhalde!!! Ama söz konusu Hermione olunca, asla ama asla olmaz. Çünkü bu Hermione kriterlerine uymaz!!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco'nun Meleği
Fiksi PenggemarDraco Malfoy. On dokuz yıl sonra, eşi ve oğluyla Hogwarts Tren Garı'nda; Harry'lerin yanından geçip gittiğinde çoğu kişinin aklında şu soru belirir: Draco Malfoy kiminle evlenmiştir? Severek, isteyerek mi evlenmiştir; yoksa safkan ailesinin uygun g...