Beni hep diğerleriyle aynı sandın, senin için sıradandım belkide o sıraya bile giremedim, bilmiyorum. Ama ben sandığın kadar sıradan ya da basit biri değildim. Sana kalbinde varını yoğunu dökebilecek, hasta olduğun da yanında bitecek, dar ağacında olsa bile yine adının dilinden düşmeyeceği kızı ellerinle ittin. Merak etme sen ittin ama ben kimseye tutunmadım. Ben diğerleri gibi değilim ittiğin gibi tutunacak bir dal bulmadım kendime. Sana bir şey itiraf edeyim mi? Ben senin varlığından çok yokluğuna sadık kaldım. Ben sana mutlu olalım, gülelim, eğlenelim, diye bir şey demedim hiçbir zaman. Ben seninle üzüntüye de mutsuzluğu da vardım. En fazla ne olurdu biliyor musun? Biz de seninle mutsuz olurduk ama beraber olurduk, farkımız olurdu. Ben diğerlerinden farklı olucaz diye inanırken sen hep ikimizin arasındaki farkları hesaba katıp bizi birbirimizden uzaklaştırdın. Şuan ki yaşamımız doğru olsaydı, bu kadar fazla acıtmazdı insanın canını. Demek ki yalnış giden bir şeyler var. Hayatta hep yalnışlar doğruları götürürken niye ters etki yaptın ki? Artık iyi biri olmak için çabalıyorum. Kötü biri oluyorum yavaş yavaş. Ben seninle ölüme bile giderdim, yolunu değişmeseydin. Şuan gidiyorum bende. Ölümün gölgesi var üzerimde ve yavaş yavaş gidiyorum. Sevdamız da son nefesini vermek üzere. Onu da benimle birlikte sürüklüyorum işte.