Güvenirsin.
Seversin.
Üzüntünü sevincini paylaşırsın.
Sırlarını verirsin.
Hatta mecazi olarak sırtındaki bıçak izlerini gösterirsin ve kanamasını dindirir.
Halbuki dindirdiği o yaraları bir gün deşe deşe kanatacağı aklının ucuna bile gelmez.
Ondan gelicek zararlara kör olursun.
Gözlerini kaparsın.
İçini açarsın ona.
Zayıf noktanı anlatırsın. Yaşadığın kötü olaylarını anlatırsın. "Bak ben bunları yaşadım, bana bunu yaptılar sen yapma" dersin .
Klasik olarak oda " ben yapmam" gibi kelimeler döker sana. Zayıf noktandan vurmayacağını düşünüp onu dönüm noktan haline getirirsin. Sonunda ölüm noktan olucağını aklının 5 metre yakınından geçmesine izin bile vermezsin.İster istemez inanırsın işin içinde sevgi olduğu için onun yalan söyleme ihtimalini bile düşünmezsin. Kör kütük seviyorsun, onunda herkes gibi sana zarar vereceğine de ihtimal vermezsin. İlaç gibi gelir sana. İlacın yan etkilerini de hesaba katmazsın.
Sonra ne mi olur?
Gün gelir herkesin yaptığını yapar.
Zayıf noktalarını bildiği için nereden vurucağını iyi bilir.
Ezberlettiğin sırtında bıçak izleri bulunduğu yaralarınla oynamaya başlar. Bile bile acıtır. Belki canının yanmasından zevk alacak bir insan kimliğine bürünür. Tanıyamazsın.
Elinde bir bıçakla seni daha önce de yaşadığın ve sonunda ağır yaralı olarak mağlup olduğun savaşta öldürmeye çalışır. Bu ilkinden daha acımasızdır. Çünkü yaralarını bilir ve nereden iyi vurucağını bilir.
İlkinde yaralandığını bildiği halde ikincisin de öldürmek için elinden geleni yapar. Sonra onunda herkesten farkı kalmaz.
İnsanlar böyledir. Verdigi sözleri unutup, yaralarını iyileştirecekleri halde o yaralarla oynayıp ölüme yol yapacak şekilde zarar vermeye çalışırlar. O yüzden kimseye içinizi açmayın. Yaralarınızdan ve zayıf noktalarınızdan bahsetmeyin. Diğerlerinden bir farkı olmadığını anlarsınız. Geç olur. Geçmiş olur. Ama asla geçmeyecektir.