Her gözlerine baktığım da anlardım eksikliğinin sana verdiği acıyı, kaldıramadığını. İçine dalardım gözlerinin, orada daha net görürdüm seni. Sadece sokak lambalarının aydınlattığı karanlıklarda, bir elin cebinde, diğer elinde sigaranla acısını içine çekermiş gibi çektiğin o nikotin ve seni bile buharlaştıran sisli dumanlar vardı. Orada bile seni görebilmek o kadar zordu ki...
Ama başarmıştım.
Bende o sisli bulvarın ardında yere çöktüm ve seninle oturdum. Senin yanına oturdum. Sonrada fark ettim ki o sisler bulvarı değilmiş "hisler" bulvarıymış. Çok uğraştım be ben. Tamamen olmasa bile bir tutam tamamlanabilesin diye inan ki çok uğraştım. Sonra ben ayağa kalktım, kolumdan çekip tekrardan oturmamı sağlamanı bekledim, çünkü biz birbirimizi kaybetmekten korkuyoduk. Otutturursun yanına sandım. Ama sen ayağa kalktın ve gittin. Ben sanmıştım ki beraber yürürüz o yolu. Ama öyle olmadı. Bana tutunup kalktın ve gittin. Şimdi ne kadar ayakta durabiliyorsun bilmiyorum. Tek bildiğim sol tarafta göğüs kafesime doğru bir mayın patlamış gibi acı doluyum. Seni onarayım derken ben düştüm o sokaklara. Beni bıraktın. Bu kadarını haketmemiştim ben. En ıssız, en korkunç sokaklar da beni bir başıma bıraktın. Şimdi ise o sokaklar da kayboldu.
Artık sen bile bulamassın beni.