Bir akşam vaktiydi, yağmur yağmıyordu ama gökyüzü hüzünlüydü, hissedilebiliyordu. Biraz soğuk, biraz buruk bir havada bankta bir adam ve bir kadın oturuyordu. Saatlerce konuştular. Kadın, bir umutla adamın dudaklarından çıkan sözleri dinliyordu, onu izliyordu. Aslında kadın duymak istediklerini bekliyordu adamın dudaklarının arasından. Bir umutla beklerken adam dökülmeye başladı. Başka birini seveceğine dair, başka bir kadına farklı duygular hissedebileceğine dair ihtimallerden bahsetmeye başlamıştı. Kadının içine bir mayın düştü o an. " Başka birini nasıl sever?, bana baktığı gibi ona da mı bakıcak şimdi?, bana söylediği sözleri onada mı söyleyecek yada kelime haznesini geliştirip yeni kelimeler mi yakıştıracak ona? Ben ona aittim oda benim kalbimdeydi bana aitti birbirmize aittik neden böyle dedi?" diye aklından bir sürü şeyler geçiriyordu. Kadın adama ait olduğunu zannediyordu. Ama adam çoktan kadını gözden çıkarmıştı. Bir yandan içini bir korku kaplamıştı kadının. Bir yandan da içi rahattı çünkü hiç kimsenin o adamı kendisi kadar çok sevemeyeceğinden emindi. Ama adam ellerinden kayıp gidiyordu. Zaten aylar önce o adam gitmemiş miydi kadından? Kadın içindeki mayının şokunu daha atlatamamışken adam devam etti. "Kimse kimseye ait değil, birbirimize de ait değil biz" gibi cümleler dökülürken ağzından, anlayamamıştı adam. Kadın gariplesti bir an. kadının hayal kırıklığına uğramış bir hali olduğunu düşünüyordu. Ama bilmiyordu o mayın patlamıştı. Kadının kalbi ölmüştü, o adam kadının kalbiydi. Sonra bir süre daha adam konuşmaya devam etti. Kadının içindeki mayın çoktan patlamıştı. Kadının konuşmaya bile mecali kalmamıştı. Ayakta durucak hali bilr yoktu ama güçlü durmak zorundaydi. Kadın buna rağmen, bari son kez sarılayım diye düşünüp bi anda adamın boynuna atlayıp kokusunu içine çekerek her şeyi unutabileceğini zannetti. Adam oralı bile olmadı sarılmadı bile. Kadına , bir sarılmayı bile çok görmüştü. Kadın o akşam anladı. Kadın, adamın içinde bitmişliğini anladı. Hiç olmadığını anladı. Kadın kırılmamıştı, kadın parçalara ayrılmıştı. Halbuki adam, kadının gözlerinden her şeyi anlamalıydı, kadının tükenişini, onu nasıl parçalara ayırdığını hissetmeliydi. Telafi etmeliydi. Ama anlamadı. Adam sessiz sedasız evinin yolunu tuttu. Kadın o gece sabahı zor etti artık adamı da düşünemiyordu. Düşündüğü tek şey ölümdü. Mayın patlamıştı çoktan. Kadın ağır yaralı bir şekilde bekliyordu.