Her zamanki gibi yataktan çıkmadan önce telefonumu alıp sosyal medya hesaplarımı karıştırmaya başladım. Barcelona Instagram hesabı dün çekildiğimiz fotoğrafı paylaşmıştı. Kumral saçlarım kusursuz bir şekilde omuzlarımdan aşağı iniyor, soğuktan morarmaya başlamış porselen kadar beyaz tenim, duygudan yoksun sert bakışlarım beni profesyonel bir manken gibi göstermişti. Vanessa haklıydı Neymar ve Rafinha nın kavruk tenlerinin yanında benim beyaz tenim fazlasıyla dikkat çekiyordu.
Hemen arka sırada duran Lucas a baktım. Zeytin gibi siyah gözleri umutla ışıldıyordu. Benim aksime o oldukça mutlu görünüyordu. Burada kalıp efsane olmak onun en büyük hayaliydi.
"Senin için bir süre daha bu işkenceye katlanacağım Lucas." Elim istemsizce telefon ekranında duran fotoğrafın üzerine gitti.
Gooll...
X: Lucas ve sen sevgili değilmişsiniz!!!!!
Geri zekalı sapık sürekli beni izliyordu ama Lucas ile sadece arkadaş olduğumuzu yeni öğrenmişti. Kendini akıllı sanan zengin şımarık bir velet olduğuna kalıbımı basabilirdim.
Dicy: Günaydın.
X: Neden daha önce söylemedin?
Dicy: Keşke beni rahat bıraksan
X: Keşke benim olsan.
Dicy: Bu oyun can sıkıcı olmaya başladı.
X: Yani?
Dicy: Oyun bitti.
Yorganımı kenara fırlatıp yatağımdan çıktım. Komodinimin üzerinde duran küçük tokamı alıp uzun saçlarımı gelişigüzel topuz yaptım. Dişlerimi fırçalarken bana engel olmalarını istemiyordum. Odamda bulunan kendime özel banyoma girip dişerimi fırçalamaya başladım.
Bir yandan dişerimi fırçalıyor, diğer yandan aynadaki yansımama bakıyordum. Yirmi yaşındaydım ama on beş yaşında bir ergen gibi görünüyordum. Tenim fazla beyaz, köpek dişerim ise oldukça belirgindi. Bu yüzden yakın arkadaşlarım bana vampir diyordu.
"Bu aptal benim neyimden hoşlandı acaba?" diye mırıldandım büyük olduğunu düşündüğüm burnumu incelerken.
Yüzümü güzelce yıkayıp banyodan çıktım. Bugün okuldaki ilk günüm olduğu için görünüşüme özen vermeliydim. Siyah bir mini etek üzerine bebe yaka puantiyeli gömlek giyip saçlarıma kalın dalgalar oluşturacak şekilde maşa yaptım. Makyaj... Ten makyajından nefret ediyordum o yüzden kırmızı mat bir ruj ve göz kalemi kullanmakla yetindim.
Yatağımın üzerine fırlattığım telefonu alıp ekranına baktım. Aptaldan mesaj gelmişti.
X: Ben bitti demeden hiçbir oyun bitmez Didy!
Bu kıçımsonik aptal telefon sapığını fazla ciddiye almaya başlamıştım. Artık yeni hayatıma odaklanabilmem için kafamı karıştıran her şeyden uzaklaşmalıydım. İlk adım: X kişisini engelle!
"Hey Dicy! Beni katil mi edeceksin? Bu etek ne? Bu rujun rengi ne?" Lucas etrafımda üç tur dönerek beni inceledi.
"Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi?" diye mırıldandım.
"Dalga geçmeyi bırak. Bu ciddi bir konu!"
"Bu ciddi halin mi?" diye sordum kahkahamı bastırmaya çalışırken. Lucas kıskanç ağabeyi oynarken çok komik görünüyordu. Bu yüzden o ne zaman beni kıyafetlerim konusunda uyarsa onu ciddiye almak yerine gülerdim.
"Gösteriverem sana kızgın yanımı," dedi kaşlarını çatarak. Birlikte büyüdüğümüz için çat pat Türkçe biliyordu.
"Bu üçüncü senem o yüzden okuldan çok stajda olacağım. Acaba hangi hastanede görev alacağım?"
"Konuyu değiştirmede bir numarasın."
"Merak ediyorum," dedim omuz silkerek.
"Çok merak ediyorsan söyleyeyim. Bizim kulüpteki fizyoterapistin öğrencisi olacaksın," dedi siyah gözlerini kocaman açarak.
"Nasıl da şaka yapmayı beceremeyen bir erkek," dedim kapıya doğru yürürken.
"Şaka yapmıyorum Dicle. Barcelona nın fizyoterapisti olacaksın."
Bana Dicy değil de Dicle diyorsa o konu kesinlikle ciddi demektir. Ağzımı bir karış açarak ona doğru döndüm. "Ya-yani ben Barcelona da..."
'Evet' der gibi başını salladı gülümseyerek. "B-ben Neymar ın bacaklarına mı dokunacağım?"
"Salyalarını sil" dedi ve ayıplar bir şekilde cık cık cık sesleri çıkardı.
"Yani ben onun bacaklarına dokunup, mıncırıp..."
"Bu kafayı nereden aldın sen?"
Evet, Barcelona ya da Fenerbahçe de fizyoterapistlik yapmayı çok istiyordum ama Neymar bitchlik yapıp lokum kıvamındaki hayallerime nar ekşisi sıkmıştı. O yüzden sevincim kursağımda kaldı.
Evet bir arabam yoktu ama bütün İspanya yı dolaşmaya yetecek kadar taksi param vardı. Lucas ın Barcelo dan aldığı paralar sağ olsun. Kapıda bekleyen taksiye bindim ve dışarıyı izlemeye başladım.
Gooll...
X kişisi başka bir numaradan mesaj atmıştı.
X: Bedava banyo için teşekkürler.
Dicy: Ne banyosu?
X: Göz banyosu.
X: Eteğin o kadar kısaki içini görebiliyorum ;)
Bilinmeyen numara engellendi.
Ondan bu kadar kolay kurtulamayacağımı biliyordum. İsterse bir milyon numaradan mesaj atsın yinede onu dikkate almayacaktım. Okuluma ve işime odaklanacaktım.
Taksi ani bir frenle durakladı ve şoför emniyet kemerini çözdü.
"Bir sorun mu var?" diye sordum. Panik duygusu bütün vücudumu ele geçirmeye hazırlanıyordu. Annesi uyardı diye yabancılardan şeker bile almayan bir nesille büyümüştüm ben. en ufak bir şey bile endişelenip en kötüsünü düşünmeme neden oluyordu.
Şoför hızlı bir hareketle aracın kapısını açtı ve dışarı çıktı. "Hey neler oluyor?"
Vücudumdaki bütün dürtüler arabadan inmemi söylerken ben adamın arkasından bakıyordum. Adam gözden kaybolunca şoför koltuğuna siyah kapüşonuyla kafasını gizlemiş bir adam oturdu. İyi taksiciler yüzlerini gizlemez.
"Siz kimsiniz? Ne- Neler oluyor?"
Korkma Dicle. Sakın korkma. Sadece şoför değişikliği oldu. Korkulacak bir şey yok.
Adam tepedeki aynayı biraz aşağı indirdi. Elindeki dövmeler oldukça tanıdıktı. Sonra başını aynaya doğru kaldırıp çarpık bir şekilde gülümsedi.
"Neymar?"
Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solup yerini karanlık bir bakışa bıraktı. "Hadi şu oyunda level atlayalım."
Bu bölümü yaptığı indirimle hayallerimi yıkan Gratise ithaf ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GO NEYMAR GO
Fanfic"Biz taşınıyoruz Junior," dedim kaydırağın tepesinden ayaklarımı sarkıtırken. Neymar güneş yüzünden rahatsız olan yeşil gözlerini kısarak yukarıya doğru baktı. "Yani bir daha birlikte oynayamayacak mıyız?" "Gideceğimiz yer o kadar uzak ki okulumu bi...