"Demek sendin!" diye gürledim.
"Anlamayacak kadar aptal olamazsın," diye cevap verdi gaza basarken.
Evet, Neymar olabileceğini düşündüm ama sonradan vazgeçtim. Dünya yıldızı bir futbolcunun bana çılgınca şakalar yapmak dışında daha önemli işleri olmalıydı.
"Kimliğini açıklayıp bu saçma oyuna bir son verdiğin iyi oldu" dedim omuz silkerek. Yani bütün o iltifatlar, o kışkırtıcı mesajlar Neymar dan gelmişti. Yani Neymar benden hoşlanıyordu ya da sadece eğlenmek istiyordu.
"Aslında," dedi ve aracın hızını arttırdı. "Oyun daha yeni başlıyor."
Hızın artmasıyla geriye doğru savrulup kafamı kapı ile koltuk arasında kalan yere çarptım. "Üzgünüm" dedi umursamaz bir ses tonuyla.
"Üzgün müsün?" sesim adeta hırıltı gibi çıkmıştı. Gerçekten sinirlenmeye başlamıştım.
"Ve bunun için de üzgünüm" dedi ve direksiyonu sol tarafa kırdı. Bu sefer hatıra resmi gibi kapıya yapışmıştım.
"Kes şunu!"
"Keserim" dedi ve yavaşlamaya başladı. "Ama önce numaralarıma koyduğun engelleri kaldır."
"Asla!"
"Sen bilirsin" dedi ve vites attı.
"Tamam, tamam kaldırıyorum" dedim ve telefonumu çantamdan çıkarıp engelleri kaldırdım. Titreyen ellerim ne kadar çok korktuğumu açığa çıkarıyordu.
"Bu şekilde uslu bir kız olursan çok iyi anlaşabiliriz"
"Bu oyundan Lucas ın haberi var mı?"
"Sence olsaydı buna izin verir miydi?"
"Hayır" diye mırıldandım.
Kısa bir sessizlikten sonra Neymar arabayı durdu ve kolunu koltuğun tepesine atarak arkasına döndü. "Hadi in güzellik."
"N-Ne?"
"Okulun önündeyiz. Biri beni tanımadan in" dedi göz kırparak.
Her şeyim üzerine yemin edebilirim ki Neymar ın o an ki hali şu ana kadar gördüm e sevimli haliydi. Yaşadığımız o kötü olaylardan sonra ilk kez kalbimin yerinden fırlayacak gibi atmasına neden oluyordu. Yeşil gözleri çocuksu bir neşeyle parlıyordu. Az önce bize kaza yaptıracak kadar hızlı araba kullanan o korkunç adam gitmiş yerine küçük bir çocuktan daha masum bakışları olan Neymar gelmişti.
"Tamam, tapılası bir suratım var ama bakmayı kes ve in."
Bir elimle çantamı kavrayıp diğer elimle kapıyı açtım ve taksiden indim. Girişe doğru yürürken az önce yaşananları da anlamaya çalışıyordum. Neymar taksiciyi aracından indirip beni kendisi okuluma bırakmıştı ve tüm bunları numaralarını engellediğim için yapmıştı. Yüzümde oluşan aptal gülümsemeyi bastırmaya çalışarak okula girdim. Önceden mail olarak gönderilen ders programıma göre bugün sadece bir saatlik dersim vardı. Onu atlattığım anda eve gidip düşünmek için bolca zamanım olacaktı.
Bir saatlik ders bana onlarca saatmiş gibi geldi ama hele şükür ki bitmişti. Dersten anladığım tek bir kelime bile yoktu. Gözlerimi kapattığım an Neymar ın göz kırpışı ile karşılaşıyordum. Dersi dinlemeye çalıştıkça duyduğum tek şey onun sözleriydi. Neden bu kadar basittim? Neden beni etkilemesine izin veriyordum? Beni iki kez odalara hapseden, mesajlarıyla korkutan o değil miydi? Ondan nefret etmem gerekirken böyle davranmamalıydım.
Ben kafamdaki düşüncelerle boğuşurken biri bana sert bir şekilde çarptı. Siyah dalgalı saçları omuzlarından aşağı inen, hafif kavruk tenli bir kız "Ah pardon benim hatam" dedi melodik bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GO NEYMAR GO
Fiksi Penggemar"Biz taşınıyoruz Junior," dedim kaydırağın tepesinden ayaklarımı sarkıtırken. Neymar güneş yüzünden rahatsız olan yeşil gözlerini kısarak yukarıya doğru baktı. "Yani bir daha birlikte oynayamayacak mıyız?" "Gideceğimiz yer o kadar uzak ki okulumu bi...