Multimedya >> Sugar ~ Min YoonGi Tanıtım videosu.
To; debussywviolin
***
Olağanüstüsü nemli, bunaltıcı bir hava vardı. Ölmek için kendimi arabaların önüne atmayı bile düşünmüştüm. Okuldan yeni çıktığım için başım patlayacak derecede ağrıyordu. Gece uyumamıştım ve tüm yorgunluk üzerime çökmüştü. Ayrıca tırmanmam gereken dik bir yokuş vardı.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bunu sadece saçma sapan bir kurs için yapıyordum!
Derslerimin daha iyi olması için ebeveynlerimin isteği üzerine hepinizin bildiği şu dershanelere başlamıştım. İki yıl önce kendi isteğimle gitmek istemiştim fakat üçüncü ya da dördüncü günde pes etmiştim. Çünkü arkadaşlardan daha yılışık olan öğretmenler, gün boyu çözülen gereksiz testler, peşinizden ayrılmayan pislik erkek tayfa, yanan bilgisayar kasası, kaşarlı tost içinden çıkan saç kılı... Hepsinden ayrı ayrı nefret etmiştim. Tekrar zar zor unuttuğum iğrenç şeylerle karşılaşmak beni delirtebilirdi.
Dershanedeki nerdeyse herkes bizim okuldandı ve beni tanıyorlardı. Bu bir avantaj olsada benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. En yakın arkadaşım Na Young olmadığı sürece diğer hiçbir arkadaşım uğrumda değildi. Na Young bu dönem hem okulunu değiştirmiş, hem de uzağa taşınmıştı. Bu yüzden kendimi şanssız hissediyordum. Yakınımda güvenebileceğim kimse kalmamıştı.
Kulağımdaki müzik sonlanırken ölüm yokuşu da sonunda bitmişti. Çantamı sırtımdan indirip elime aldım ve dershanenin kapısından içeri girdim. Klima çalışıyordu ve bu dershaneye azda olsa bir sempati beslememe neden olmuştu. Fakat duyduklarımla bu sempati anında yok olmuştu.
"Shin Hyo! Sende mi buradasın?"
"Hey! Shin'e bak sen."
"O dersleri daha fazla ne kadar düzelteceksin?"
"Sınıfın neresi? Eğer 4b'yse cam kenarı üçüncü sıraya beklerim."Okuldan tanıdığım aptal insanlar laf atmaya devam ederken telefonuma gelen mesajda yazan sınıfa ilerledim. Sınıflar 1a'dan başlıyordu ve sanırım 4b dördüncü kattaydı. Panoları takip ederek merdivenleri çıktım ve tahmin ettiğim gibi dördüncü katta olan sınıfıma ilerledim. Gören herkes dik dik bana bakıyor, erkekler laf atıyor, kızlar iyi niyetliyse selam veriyor, kıskançsa öldürecek gibi bakıyorlardı.
Sınıfa girdim ve kafamı bir kez olsun kaldırmadan yanında kız çantası olan boş sıraya oturdum. Elbette cam kenarı üçüncü sıraya oldukça uzaktı.
Etrafıma bakmamaya devam ederek cebimden telefonumu çıkarıp gereksiz şeyler yapmaya başladım. İnsanların asosyal olduğumu düşünmesini istiyordum. Ne kadar uzak, o kadar iyi. Hayat felsefem buydu.
Tepemde korkunç bir ses duyduğumda irkildim.
"Çekil sıramdan iğrenç şey, daha fazla dokunma!" Kafamı kaldırıp baktığımda göğüsleri açık, sarı saçlı, esmer (kendi ten renginden 5 ton koyu bir fondöten kullanıyor olmalıydı) ve gözleri inanılmaz büyük bir kızla karşılaştım. Anlaşılan benden hoşlanmayan geri zekâlı bir tipti ve bu sinir bozucuydu.
"Sorun değil, kalkarım," deyip çantamla birlikte kalktım.
"Neden buraya oturursun ki, aptal şey!" Fazla oluyordu. "Şimdi burayı temizlemek için kaç mendil harcayacağım biliyor musun?!" Yeter.
"Kes sesini!" Bağırdığımda herkes gibi o da susmuştu. Bazı insanlar çok ahmak oluyordu. Aptal, salak, gereksiz, kaltak... Tam konuşacakken elinde tuttuğu mendili ağzına tıktım. Bunu gerçekten yaptım. Sinirle çantayı en arka sıraya fırlattım ve koşarak sınıftan çıktım. Dersin başlamasına yirmi dakika vardı. Biraz sakinleşmem gerekiyordu. Alt kata inip dışarı çıktım. Sıcak olmasına rağmen rahatlatıcı, derin bir nefes aldım ve ona kadar saymaya başladım. Annem bu taktiğin her zaman iyi geleceğini söylüyordu. Sinirlenince ağlayan bir insan olarak en nefret ettiğim şeydi sinirlenmek.
Sıcak kan damarlarımda soğuduğunda içeri girdim. Klima yüzüme çarptığında iyi hissetmiştim. Şimdi o kızın suratını görmek beni tekrar sinirlendirecekti. Tek yapacağım ağlamamaya çalışmak olacaktı.
Sınıfa girdiğim an zil çalmaya başlamıştı. Esmer kız sırasında değildi. En arka sıraya, çantamı fırlattığım yere ilerledim. Ayaklarını masaya yerleştirmiş, müzik dinleyen ve saçları açık mavi renginde olan çocuk ve yanında sıraya yerleştirilmiş çantamla karşılaştım. Orada oturmamak için bir yer aradım ama sadece o esmer kızım yanı boştu. Cam kenarı üçüncü sıra bile dolmuştu. Kim o pisliğin yanına otururdu ki? Ah, tabikide başka bir esmer kız.
Sanırım buraya oturacaktım. Aynı olayı bir daha yaşamamak için, "Oturabilir miyim?" diye sordum. Duymamıştı. İnsanlar neden son ses müzik dinliyordu? Asla kulaklarıma kıyamazdım. Bu sefer omzuna dokunup bana dönmesini sağladım. Beni fark edince kulaklıklarından birini çıkarıp ayağını indirdi. Tekrar "Oturabilir miyim?" diye sordum. Kafasıyla onaylayıp sıranın üzerindeki pet şişeyi kendine doğru çekti. Yanına oturup öğretmeni beklemeye başladım.
Kızıl saçlı, genç öğretmen sınıfa girdiğinde konuşan herkes susup ayağa kalktı. Eliyle oturun işareti yaptıktan sonra 'Yılın İlk Dersi' konuşmasını yapmaya başladı.
"Arkadaşlar bu yıl büyüdüğünüzü farkınıza varmanız gerekiyor. 11. sınıf oldunuz ve her şey daha çok ağırlaştı. Artık daha çok test, çalışmayla geçecek günleriniz. Şimdi herkesin kendine bir hedef yazısı yazmasını istiyorum. Kontrol edeceğim. Başlayın!"
Her yıl bunu yapmak zorundamıydık! Hem okulda, hem dershanede sıkıcı oluyordu artık. Ağır bir şekilde çantamdan kağıt ve kalem çıkardım. Tabikide gösteriş için hiçbir şeyi abartmayacaktım. Sadece haftalık çözeceğim soru sayısını hesaplayacaktım.
Herkes yazısını yazarken fark ettiğim bir şey vardı.
Bu bir sorun muydu bilmiyordum ama, mavi saçlı çocuk bana bakıyordu.
^^^
SELAM!
Wattpad'de yazdığım 30. Hikaye filan sanırım. İlk defa kore hikayesi yazıyorum ve bu tür hikayeleri yazmak için yeni bir hesap açtım. Lütfen bir tane yorum bırakın. Yorumlarınız benim için değerli.
(Ayrıca sadece Suga hakkında yazmayacağım. Sevdiğim diğer gruplarında fanfic'lerini yazacağım. Bunla başlamak istedim.)
Not: Kore fanı değilseniz ve kötü söz söylemek için burdaysanız, daha fazla kalmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar • myg
Fanfiction"Benimle neden uğraşıyorsun?" diye sordum. Okulun en göze batmayan kızıyla neden uğraşıyordu? "Çünkü seni seviyorum." +++ To; @debussywviolin