16

8.8K 621 201
                                    

Günün sonlarına doğru matematik dersini çekecek kadar sabrı kendimde bulamıyordum. Huzursuzdum ama nedenini bir türlü çözemiyordum. Uykusuzlukla alakalı değildi. İçimde büyüyen bir karamsarlık çukuru hissediyordum. Bu haldeyken dershaneye nasıl gidecektim, bir fikrim yoktu. Seslice üfledim.

Belkide 'gerçekten' hasta olduğuma annemi inandırmalıydım. Önceden yalandan hastalandığım zamanlara lanet ettim.

Kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Gözüm otomatikman Suga'nın sırasına kaydı. Orada değildi. Sebepsizce içimi bir huzursuzluk kapladı. Jimin'i de görememiştim. Posteri asmak için okula gelmiş olmalılardı fakat gün boyunca gruptan kimseyi görmemiştim.

Düşüncelere dalmışken yanıma birisi oturdu. Çiçek kokulu parfümü burnuma dolduğunda yüzümü buruşturdum. Bu tür kokuları sevmiyordum. Kafamı sıradan kaldırıp oturan kişiye baktığımda Son Ra olduğunu gördüm. Taehyung'un sevgilisi. Şaşırmıştım çünkü onu ilk defa okulda görüyordum.

"Selam Shin."

"Selam," demekle yetindim. Gerçekten konuşacak halim yoktu.

"Berbat görünüyorsun," dedikten sonra eliyle saçlarımı düzeltti. Bu okulda mı okuyordu?

"Yeni mi geldin?" diye sordum. Kafasını olumlu yönde salladı.

"Tae ve diğerleri yok. Arkadaşsız kalınca yanına geleyim dedim."  'İyi yapmışsın' demek yerine susmayı tercih ettim. Gelmeseydi uyuyacaktım. Niyetimin uyumak olduğunu belirtmek için kafamı sıraya koyacaktım ki aklıma sabahtan beri merak ettiğim şey geldi.

"Herkes nereye gitti? Bugün burada olurlar sanıyordum." Son Ra kafasını sırama koyup esnedi. Eğer o da uyumak istiyorsa arkadaş olabilirdik. Hep benimle daime uyuyabilecek bir arkadaş istemişimdir.

"Tae albümle ilgili işleri olduğunu söyledi." Kafamı sallayıp geriye yaslandım.

O ders gözüm hep Suga'nın sırasındaydı. O buradayken daha iyi hissediyordum.

Huzursuz olmamın sebebi Suga'ydı. Bana kötü ve iyiyi aynı anda hissettiren oydu.

***

Dershaneye gitmemek için anneme yalvarmış olmam hiçbir şeyi değiştirmedi. Maalesef yine o iğrenç yokuşu çıkmak zorundaydım. Ve bu sefer motorsikletli bir Jimin yoktu. Zaten son yaşananların üstüne bineceğimi hiç sanmıyordum.

İşkence çektiğim dakikaların sonunda dershaneye ulaştım. Sinirli ve yorgundum. Biri önüme çıkıp bir şeyler söylerse kafasını kopartabilirdim. Bu kişi Suga olsa bile bunu yapardım.

"Berbat görünüyorsun." Biri sanki düşüncelerimi okumuştu. Bugün bu cümleyi ikinci kez duyuyordum. İlki Son Ra, ikincisi ise... Kafamı kaldırıp baktığımda biricik belam Suga'yla karşılaştım. Şu an bir panda gibi görünüyor olmasaydı, çoktan kafasını koparmıştım.

"Gerçekten pandalarla uğraşacak durumda değilim."

"Pandalar mı?" Kaşalarını anlamadığını belirten şekilde çatmıştı.

"Evet, pandalar. Şimdi önümden çekilirsen sınıfa gidip uyumak istiyorum."

"Dersin başlamasına 30 dakika var. Bir şeyler yeriz diye düşünmüştüm." Ses tonu yumuşaktı. Gözleri de öyle. Belki dudağını büzmese gitmeyebilirdim ama sırf dudağının hatırına kabul ettim.

Dershaneden çıkıp iki dükkan alttaki pastaneye gittik. Arasıra buraya gelirdim. Havuçlu kek ve kahveyi güzel yapıyorlardı. Pencere kenarında iki kişilik yere oturduk. Garsona siparişlerimizi verdikten sonra yine o ne diyeceğimi bilemediğim, saçma sapan durumlardan birindeydik.

sugar • mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin