Birkaç ay sonra... (Biliyorum sıkıldınız ama böyle olması gerek ahahajajak)
"Shin. Yeter artık, sabahtan beri söz yazıyorsun." Duyduğum sesle başımı boş beyazlıktan kaldırdım.
"Hayır, yazamıyorum." Saatlerdir yaptığım tek şey kalemi birkaç kez kağıda değdirmek olmuştu. Bu sıralar fazla dalgındım.
Elindeki kahve dolu bardağı masama bırakırken saçlarıma birkaç öpücük kondurdu.
"Kendini çok yoruyorsun. Yarın önemli bir gün. Hadi uyuyalım."
"Orangutanlık yapıp durma. Bırak şurda azıcık düşüneyim." Tekrar önüme dönüp sıcak kaveden bir yudum aldım.
Başımda dikilmeye devam ettiğinde tam gitmesini söyleyecektim ki, üst kattan gelen hayvansı bir çığlıkla sıçrayarak sandalyeden düştüm.
Şu Tae ve saat başı düzenli olarak attığı çığlıklarından nefret ediyordum.
Bunu neden yapıyordu, söylememişti. Hepmiz onun amaçsız bir geri zekâlı olduğunu biliyorduk. Son Ra'ya acıyordum...
Sugar gülerek elimden tuttu. Yerden de destek alarak doğruldum. "Sen de her saat başı düzenli olarak düşüyorsun." Kahkahaları odayı doldururken ben de kendime gülmeden edemedim.
E düşene gülünür...
Gülmemiz nihayet bitince gözüm masadaki boş kağıda kaydı.
"Hadi Sugar, git de şu sözleri yazayım."
Min Yoongi'yi odamdan kovma safhasına gelene kadar fazlasıyla pratik yapma imkanım olmuştu.
"Dışarıda yan yana gezemiyoruz. Bari evde yanında durabileyim." Yalvarırcasına konuştuğunda kendi kendime atara gelip elimi masaya vurdum.
"Sen ne biçim erkeksin ya?! Erkek dediğin yumruğunu masaya vuracak, 'sen benimsin' diyecek, sert olacak, 'kır dizini otur evinde' diyecek, ayaklarını yıkatacak, çay isteyecek, 7/24 televizyon izleyecek! Evinin adamı ol Orangutan!"
Neden atara geldiğimi, ayrılık sebebi bir erkek tarif ettiğimi, gül gibi çocuğu kötülediğimi bilmiyordum...
"Ayaklarımı yıkar mısın cidden?" Gözlerim büyürken gayet ciddi gözüküyordu.
"Ne demek 'ayaklarımı yıkar mısın'?"
"Az önce kendin söyledin." Söylediklerimi gözden geçirdim. Evet, demiş olabilirdim.
"Ya sen niye beni ciddiye alıyorsun ki?!" Ciddiye alınacak bir insan değildim.
Alayla gülümseyerek sinirden kasılmış bedenime yaklaştı.
Onu ittirip düşürmek ve Tae'yi de yanıma alıp saatlerce gülmek istiyordum.
Ama tek yaptığım belime sarılan kollarına karşılık vermek olmuştu. Bana sarılmasını seviyordum.
"Uyuyalım." Çok içten çıkan sesini kırmak istemesem de şu sözleri bir an önce bitirmeye mecburdum. Şirket beni fazlasıyla darlıyordu.
"En azından birkaç şey yazmak istiyorum." Sıkıntıyla bir nefes verdim.
"Senden önemli değil. Boş ver gitsin." Haklıydı ama sorumluluklarımı yerine getirmediğimde suçlu hissediyordum. Tek istediğim bir an önce bitirip kurtulmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar • myg
Fanfiction"Benimle neden uğraşıyorsun?" diye sordum. Okulun en göze batmayan kızıyla neden uğraşıyordu? "Çünkü seni seviyorum." +++ To; @debussywviolin