15

8.9K 672 90
                                    

3K olduk! Hepinize teşekkürler :')

Dediği gibi olmuştu.

Kavganın çıkacağı en son yer de, sıradan bir okul partisinde kavga çıkarmıştı. Bunu neden yaptığını anlayamamıştım. Partide kararımızı açıklayacağımızı söylemişti ama bu kararından vaz geçmiş olmalıydı.

Kararları ve düşündüğü şeyler o kadar hızlı ve anlam veremediğim bir şekilde net değişiyordu ki, takip edemiyorum. Sinirimi bozuyordu.

Kavga, bir tarafın diğer tarafa laf atmasıyla başladı. Olaya aniden Suga'da dahil olmuştu. Numara yapıyorlardı ama o kadar profesyonel oynuyorlardı ki anlamak mümkün değildi. Bu yüzden herkes telaşlanmış ve bir süre sonra okulu terk etmişti.

Büyük bir ihtimalle yüksek bir disiplin cezası alacaktı. Gerçekten, neden yapmıştı?

Gözlerimi okulun karşısındaki büyük ağaca sabitlemiş düşünürken omzuma bir el dokundu. Kafamı kaldırıp baktığımda Suga olduğunu gördüm. Rahat gözüküyordu. Birkaç dakika önce kavga çıkarmış, partiyi mahvetmiş ve disiplin suçu alması muhtemel biri gibi durmuyordu.

"Delirdin mi sen?" diye sordum o konuşmayınca. Ciddiydim, tımarhanelik bir durumu olabilirdi.

"Eğlendin mi?" diye sordu benim soruma aldırmadan. Alay edercesine güldüm.

"Tahmin bile edemezsin. Hayatım boyunca en eğlendiğim gündü!"

"Neden yaptım biliyor musun?" Merakla gözlerine baktım. Sormadığım ama merak ettiğim bir şeydi. Derin bir nefes alıp verdi ve arkamızdaki duvara yaslandı. "Birilerinin benden korkması gerekiyor. Yaklaşamaması ve çekinmesi."

"Bu da ne demek oluyor? İnsanların senden korkması güzel bir şey mi?"

"Güzel bir şey olmasada gerekli bir şey. En azından benim için." Onun yaptığı gibi duvara yasladım. Demek asıl nedeni buydu... Saçma olsada onun açısından düşündüğümde mantıklı yanları vardı. Sonsuz boyun eğme ve saygı istiyordu. Fakat istediğini her zaman alamaması muhtemeldi. Her şeyi daha da kolaylaştırmak için böyle yollara başvuruyordu.

"Karar verdiğimizi açıklayacaktın." Yüzüme baktı ve güldü. Gülüncek ne vardı şimdi!

"Hâlâ yüzünün komik olduğunu düşünüyorum." Gülmeye devam etti. Bunu ikinci kez söylemişti ve iki seferde en alakasız zamanlarda söylüyordu.

"Kes gülmeyi. Bir soru sordum."

Başını iki yana sallayıp kendini susturdu ve ciddileşti.

"Yarın öğrenirler," diye kestirip attı. Bir an fikrimden geri dönmem gerektiğini düşündüm. Pek önemsemiyor gibi duruyordu. Bu kadar umrunda olmadığı bir şey için ben neden stres oluyordum ki? İstediğim her an vaz geçebilirdim. Şimdilik bu düşüncemi Jimin ve diğer grup üyleri için rafa kaldırdım. Suga'nın aksine onlar önemsiyor gibi duruyordu.

"Ben eve gidiyorum," dedim tüm gecenin bir anlamı kalmadığını birkez daha fark ettiğimde.

"Hazır abinden izin almışken biraz daha kalmalısın."

"Sahi, abimden nasıl izin aldın?"

"Belki biraz tehdit..."

Dediği şey üzerine gözlerimi sonuna kadar açıp ona döndümr. Ağzımdan "Ne?!" diye bir cılama çıktığında ellerini kulaklarına bastırdı ve yüzünü ekşitti. Biraz yüksek sesle bağırmış olabilirdim...

"Şaka yapıyorum, öyle bir şey olmadı." Telaşlı halimden sıyrılıp komik olduğunu mu sanıyorsun? bakışımı yüzüme yerleştirdim. "Sadece rica ettim. Abin gerçeği görebileceğine inandığını söyledi. Ortada bir gerçek yok ki..."

Ortada bir gerçek vardı. Beni sevmiyordu. Derin bir nefes aldım. Bundan büyük gerçek olur muydu? Kendi kendime güldüm.

"Ne oldu?" diye sordu.

Söylemeye cesaret edemedim. "Hiç, gidiyorum ben."

"Ben bırakacağım," dedi net bir sesle.

"Yürümek istiyorum," dedim bıkkınca. "Beni bırakmana gerek yok," diye ekledim.

"Hayır, var. Annen öyle istedi." Şaşkınlıkla ona döndüm. Yanılmıştım. Annem yine annemdi, değişmemişti.

"Peki ikimizde yürüsek? Sadece yürümek istiyorum." Omuz silkip yürümeye başladı. Bende onu takip ettim. Keşke onu ilk tanıdığımdaki haliyle olsaydı...

Böyleyken canımı sıkıyordu. Konuşmaya pek meraklı olmasamda merak ettiğim şeyleri sorabilirdim. "Ne tür bir şarkı söyleyeceğiz?"

"Bilmem, konuşmadık." Gözlerimi sonuna kadar açıp ona baktım.

"Ne demek konuşmadık?"

"Sende olursan daha iyi olur diye düşündüler." Beni umursamaları konusunda yanılmamıştım. Benimde fikrimi alacak olmaları hoşuma gitmişti.

Eve vardığımızda Suga'ya sadece "İyi akşamlar," demekle yetindim. Oysa onun konuşmak ister gibi bir hali vardı. Fakat hiçbir şey yapmamama rağmen yorgun hissediyordum.

Annemin sorularını umursamdan odama çıktım. Abim sanırım evde değildi. İşime gelirdi, uyumak istiyordum. Saatin erken olması umrumda değildi.

Yatağıma girip yorganı kafama çektim ve kendime düşünecek fırsat vermeden uyuya kaldım.

Sabah uykumu almış ve uzun süre sonra huzurlu uyandım. Alarmın o itici sesini duymamak için ilk işim onu kapatmak oldu. Daha sonra okul için hazırlanmaya başladım.

İşte mutluluğum bu kadardı. Okul kelimesinin başladığı yerde her türlü şey son buluyordu.

Formalarımı giyip çantama rastgele iki defter koydum. Oyalanmak istemiyordum. İçimden ilk defa evden çıkıp erkenden okula gitmek gelmişti. Bu istek kaçmadan bir an önce evden çıktım.

Kahvaltı yapmayı sevmiyordum. Genelde okulda meyvesuyu ve poğaçayla gün boyu duruyordum. Sağlıksız olsada pek umursadığım söylenemezdi. Kilo almamamı sağlaması sanırım en büyük avantajıydı.

Güneşin kavurucu sıcağı eşliğinde okula vardım. İlk ders sanırım bedendi. Beden dersine girmek yerine test çözmeyi tercih ettiğim için formayla geliyordum. En azından beden dersine girmeme serbestliğin tanınmış olması bugünü biraz daha yaşanılır kılıyordu. Beden derslerinden nefret ediyordum.

Okulun gölge olan alanına girdiğimde güneşten kısılan ve hiçbir şey göremeyen gözlerimi açtım. Açar açmaz gözüme duvara asılmış olan dev poster ilişti. Çevresinde postere bakıp yorum yapan birsürü insan vardı. Poster ise 7 yedi tane erkek ve aralarında 1 kızın oluşturduğu gölgeli efektten ibaretti. Kimin gölgesi olduğu belli değildi ama tahmin edebiliyordum.

Ben ve yedi erkek anlamsız bir şekilde uyumlu duruyorduk.

sugar • mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin