Üzerime beyaz bol bir gömlek, altımada her zamanki siyah pantolonumu giydim. Siyah ama beyaz detayları olan ceketide öylesine yanımda götürecektim. Çanta ise benim tarzım değildi. Telefonumu alıp odadan çıktım ve aşağı kata ilerledim.
Abim beni bara götürüyordu.
Şaka gibi gelsede gerçekti. İspatlamak istediği şey bana göre saçmaydı. Suga'nın beni sevip sevmemesi çokta umrumda olamayacaktı. Biraz hayal kırıklığına uğrayabilirdim ama depresyona girecek değildim. İçim rahattı.
Anneme abimle gezeceğimizi söyleyip evden çıktım.
Abimin yaklaşık 5 yıl didinip aldığı siyah spor arabaya bindim. "Gidelim," dediğimde kısa süreliğine bana baktı.
"Kemerini tak." Bıkkınlıkla bir nefes verdim. Kemer takmayı sevmiyordum ama abimin takıntılı noktasıydı. Kemerimi taktıktan sonra arabayı çalıştırdı ve gidene kadar konuşmadık.
Hava kararmıştı. Bu saate bar sokakları kalabalık oluyordu. Abimin genellikle takıldığı yerler buralardı. Sadece önünden geçtiğimizde görüyordum. Şimdi ise ilk defa içeri girecektim. Arabayı 'HAyRİ Bar' ın önünde durdurdu. İlk o, arkasından ben indim. Bakışları üzerimde hissedebiliyordum. Abim hızlıca yanıma gelip elini belime koydu. Etrafıma bakmaktansa yere bakıyordum. Yaşım tutmuyordu ve şu an suç işliyor sayılırdım. Ama bu suç oldukça yaygın, polislerin umursamadığı bir suç olunca fazla önemseyip dert etmiyordum. (Tugcezy 'nin yoğun istekleri üzerine barın adı HARİ 'den HAyRİ 'ye çevrilmiştir slajkskqlsls.)
Abim elindeki araba anahtarını takım elbiseli adama fırlattı ve kapıya doğru adım attı. Güvenliklere selamlaştıktan sonra kırmızı kapıdan içeri girdik. Koluma sıkıştırdığım ceketimi görevlilerden biri aldığında gülümsedim. Gülümsemem saçma mıydı?
Bar kültürü hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Evet, bar kültürü diye bir şey vardı. İçki adı bilmeyen ve burda bile meyve suyu içecek birisi olduğumdan bar kültürünün b'si bende yoktu. O yüzden nasıl davranmalıydım, bilmiyorum.
Kırmızı uzun koridoru bitirdikten sonra siyah bir kapı daha açıldı. İşte bunu beklemiyordum.
İçeride dans eden bir sürü insan vardı. Güçlü ve hareketli bir müzik, pist dışında kalan yerlerde masalar, onları çevreleyen insanlar, sarhoşlar, gülenler, öpüşenler... Yerle öpüşenler bile vardı. Bar denilen yerin normal olmadığını biliyordum ama bu kadar abartı olması garibime gitmişti. İçki kokusu ise midemi allak bullak etmişti. Abime selam verenler sonradan bana dönüp gülümsüyordu. Gülümsemek saçma değildi yani...
Gözlerim ister istemez yeşil bir kafa ararken önüme geçen garson görüşümü engellemişti. Elindeki içki dolu bardağı bana uzattı. Abim çoktan içmiş tepsiye tekrardan koyarken benim yerime cevap vermesini bekliyordum. Konuşmama kararı almıştım.
"Dene," dedi bardağı işaret edip. Abin kafasına saksı düşmüş olabilir miydi? Hayır, saksı kafasına tecavüz etmişti. "Bir kereliğine izin veriyorum." Söylediği şeyden sonra garsonu daha fazla bekletmemek adına bardağı aldım ve kafama diktim. Sanki biraz... kola gibiydi.
Bardağı tepsiye bırakıp abime döndüğümde bana bakıp gülümsedi. "Tadı nasıldı?"
"Kötü," diye yanıtladım. Beğenmemiştim. Tekrar gülümsedikten sonra benide arkasına katarak yürümeye başladı. Deri, beyaz koltukların olduğu locaya geldiğimizde ikimizde oturduk. Önümdeki yemiş tarzı şeylerden ağzıma atmaya başladım. "Bana şu şeyi ne zaman kanıtlayacaksın?" dedim yediğim şeyin ne kadar tatlı olduğunu düşünürken.
"Bekle biraz," dedi ve ayağa kalkıp kalabalığın arasına gitti. Burada güvenliydim değil mi? Öyle olsam iyi olurdu çünkü beni gözleriyle yiyen kişileri çok rahat görebiliyordum. Locanın köşelerine dikilmiş iki adet güvenlik gördüğümde derin bir nefes aldım. Güvendeydim.
Buraya gelirken oldukça rahat olmama rağmen şimdi içimi büyük bir huzursuzluk kaplamıştı. Hiçbir şey görmeden eve dönsem ve uyusam çok güzel olurdu. Tüm gün uyumama rağmen hâlâ uykum vardı.
Biraz sonra abimin bana doğru geldiğini gördüm. Tişörtünü değiştirmişti. Ne ara ve nerdede gibi sorular aklımda belirirken "Dans mı etsek?" diye sordu. Pek dans edemezdim. Tam bunu dile getirecekken bileğimden tuttu ve beni dans pistine çekmeye başladı.
Ayağım takılmadan piste varabildiğimizde derin bir nefes aldım. Düşmem kötü olabilirdi. Ayaklarımı hareket ettirmeden sadece omuzlarımla ritim tutmaya başladım. Zaten kimsenin baktığı yoktu. Abim herkes gibi dans ederken ona bakıp gülüyordum. Bu böyle birkaç dakika devam etti ve tam alışmışken tekrardan abim tarafından çekilmeye başlandım. Şu şeyden iyice nefret etmiştim.
Platformun hemen aşağısına indiğimizde kulağıma eğilerek konuştu.
"Suga'dan etkilenmiyorsun değil mi?" Başımı iki yana salladım. Yakışıklı olabilirdi ama erkeklere aram pek iyi olmadığı için o da dikkatimi çekmemeşiti. "Sana seni sevdiğini söylemişti.." Bütün bunları nerden bildiğini çözemiyordum. Büyük ihtimalle takip ediliyordum. "Ve sen bunun gerçek olduğuna inandın."
"Evet, ne var bunda?" Bedenimi duvarın olduğu tarafa çevirdi. Ne görmem gerektiğini bildiğim için yeşil bir kafa aradım.
Işıkta parlayan saçlarını gördüğümde bedeni duvara dönüktü. Ellerini bir kızın beline koymuş, onu öpüyordu.
Gözlerime sebebini bilmediğim bir duygudan ötürü yaşlar birikmişti.
Kandırılmıştım.
Ve bir şeyden daha emindim. Gözlerimin dolmasının nedeni sadece kandırılmış olmam değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar • myg
Fanfiction"Benimle neden uğraşıyorsun?" diye sordum. Okulun en göze batmayan kızıyla neden uğraşıyordu? "Çünkü seni seviyorum." +++ To; @debussywviolin