Jimin'in ağzından...
Saat gece 11 gibi parka yürüşe gittim. Açık havaya ihtiyacım vardı. Durduk yere içim daralıyor, zor nefes alıyordum.
Ailevi probelemlerim zaten canımı sıkıyorken birde Shin'e karşı beslediğim saçma sapan duygularla baş etmek zorunda kalıyordum. Bir yandanda bunu fark etmesinden deliler gibi korkuyordum.
Şimdi arkadaştık. Böyle kalmak ikimiz içinde en iyisiydi.
Koşmak derin nefesler almama yardımcı olurken suyumu yudumlamak için bir ağacın yanında durdum.
Birkaç yudum aldıktan sonra koşmaya devam ediyordum ki duyduğum sesle olduğum yerde kaldım.
"Jimin?" Arkamı dönüp Shin'e baktım. O da koşuya gelmiş gibi duruyordu.
"Selam," dedim gülümseyerek.
Arkadaştık. Sadece arkadaş.
"Bu gün okulda nereye kayboldun? Sana baktım ama göremedim."
"Suga'yla özel konuşursunuz diye düşündüm." Aslında gitmemin tek nedeni bu değildi. Suga beni onun yanında görmek istemiyordu.
"Biraz yürüyelim mi?" diye sordu. Başımı olumlu yönde sallayarak yanında yürümeye başladım. "Bu gün neler oldu iananamazsın!" Bunu gülerek söylemişti. Meraklı bakışlarımı ona yönelttiğimde konuşmaya devam ettim. "Suga ve abim arkadaş oldular. Bildiğin arkadaş, inanılmaz!"
O güldüğünde bende güldüm. Suga baya çaba sarf ediyordu sanırım.
Yürüyerek biraz daha konuştuktan sonra saat iyice geç olduğu için vedalaştık.
Suga'yı sevdiğini çok belli ediyordu. Suga'da onu seviyordu ama acı bir gerçekten nerdeyse emindim. Suga onu üzecekti.
Shin'in ağzından...
Ertesi gün çabucak geçip bitmişti. Yarın tatil diye sevinemiyordum çünkü lanet olasıca dershane vardı. Ve kahretsinki dershane ödevi diye bir şey daha vardı.
Öfleyerek elimdeki elma dilimini tabağıma bıraktım. Kalkıp şu saçma sapan ödevleri bitiremem gerekiyordu. Yapmadığımda anneme mesaj geliyor ve sevdiğim şeylerden mahrum bırakılarak cezalandırılıyordum.
Mesela kitaplarım gibi...
Yaklaşık iki saat boyunca masada parmaklarımı çürüttükten sonra başımı kaldırdım. Ödevler dışındaki dünyayı nihayet algılayabildiğimde ayağa kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya gittim.
Midem kazınıyordu.
Mutfağa inmeden önce telefonuma gelen mesajları kontrol ettim.
Suga'dan 12 mesaj vardı. Bakıp bakmamak arasında kaldığımda bir mesaj daha geldi ve otomatikman açıldı.
İlk attığı mesaj bile sinirimi bozmuştu.
Göreceğiz...
İçimden GÖRMEYECEĞİZ diye haykırmak geçiyordu. Ama yapamıyordum.
Hemde yakında...
Neden üç nokta? Okumaya devam ettim.
Şimdi inanmıyor ve kızıyor olabilirsin ama sonradan bana hak vereceksin.
Sinir yüzdemi bir anda yükselttiği için daha fazla okumak istemiyordum. Telefonu yatağa fırlatıp hızlı adımlarla odadan çıktım ve aşağı kata ilerledim.
Mutfak görüş alanıma girdiğinde dejavunun kralını yaşadım.
Hani geçenlerde hayatımın şokunu yaşadığım bir sahne vardı hatırlıyor musunuz?
Annem ve Suga'nın sohbet edişini?
Şimdi o sahneyi gözlerinizin önüne getirin ve yanlarına abimi ekleyin.
Şu an karşımda tam da bu görüntü vardı.
Çığlık atıp odamama kaçmak istiyordum. Ya da daha iyisi, öledebilirdim.
Bakışları birer birer bana döndüğünde dilimi yutmuş gibiydim.
Hadi ama! Beynim tüm bunları kaldıracak kadar güçlü değildi!
Annem gülümseyerek, "Bizde seni bekliyorduk," dedi.
Kendimden emin olmayan adımalarla mutfağa girdim.
Şu an kelimenin tam anlamıyla şoktaydım. Ve nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.
Abim halimle dalga geçerken Suga'da onun söylediklerine gülüyordu.
"Anne ve abi. Sizi şiddetle kınıyorum. Suga hakkında yorum bile yapmak istemiyorum. İyi akşamlar." Gayet ciddi bir şekile konuşmamı yaptıktan sonra mutfaktan çıkarak odama yöneldim.
Sinirli adımlarla yürürken bir anda guruldayan karnımla geri döndüm.
Tamam, onları umursamdan yemeğimi alıp gidebilirdim...
Derin bir nefes aldım ve tekrardan mutfağa girdim. Verdiğim tepkiden beri üzerimde olan şaşkın bakışlarını hâlâ çekmemişlerdi.
Sinirimi hareketlerime yansıtarak hızlı bir şekilde buz dolabını açtım. İçinde yiyebileceğim hiçbir şey yoktu. Gerçekten şansızlığa bir sınır koyulmalıydı. Fazla şanssızlık bana iyi hissettirmiyordu.
"Yemek hazır," dedi annem net sesiyle. Umutsuzca masaya baktım. Başka seçeneğim yoktu.
İsteksizce Suga'nın yanındaki boş sandalyeye oturdum. Burda olamak istemiyordum. Yemek yerken dizi izlemek istiyordum...
Stres dolu dakikaların bitmesini beklerken sessizliği bozan Suga oldu. Tanrım, ona o kadar çok sinirliydim ki ses tonuna dahi tahammül edemiyordum.
"Yarın kayıt almak için gelecekler." Ağzımdan istemsiz bir "Ha?" çıktı. Tepkime gülmemek için çaba harcadığını fark edebiliyordum.
"Şarkı için, kayıt alacaklar. Ezberledin değil mi?" Ezberlemiştim ama çalışmamıştım!
Yalan söyleye söyleye profesyonel olduğum için büyük bir ustalıkla gülerek cevap verdim. "Tabii ki. Hazırım."
Önümdeki spagettiyi çatalıma dolayarak ağzıma attım.
Aç olmam her şeyden önemliydi. Şu an stresli dakikalar geçirsemde yemek daha önemliydi.
Bir süre sessizdik. Ta ki abimle Suga derin bir maç yorumlarına başlayana kadar.
Lanet ederek murtfaktan ayrıldım ve fark ettirmeden odama çıktım.
Sevgili ailem, sevgili damatlarıyla (!) benden daha iyi anlaşıyordu!
Tamam, işler ne kadar içinden çıkılamaz bir hale gelse de üstesinden gelecektim...
***
Artık yeni bölüm gecikmeyecek demeyeceğim çünkü ne zaman desem bir şey oluyor ve bölüm gecikiyor... O yüzden en yakın zamanda atmaya çalışacağım.
Multiye bir kerecik Jimin'i koyayım dedim *-*
Yorum atmayı unutmayın (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar • myg
Fanfiction"Benimle neden uğraşıyorsun?" diye sordum. Okulun en göze batmayan kızıyla neden uğraşıyordu? "Çünkü seni seviyorum." +++ To; @debussywviolin