7

9.9K 812 92
                                    

Son ders ve ben hâlâ uyuyorum.

Hafif uyanıktım ama gözlerimi açmıyordum. Hocanın dediklerini algılayabiliyordum ama umursamıyordum. Birazdan zil çalacaktı.

Eve gidip uyumaya devam etmek yerine Suga'yı dinleyecektim. Hangi akla hizmet öyle bir şey demiştim, bilmiyorum. Ağzımı kapalı tutamamıştım.

İğrenç zil sesi kulağıma dolarken gözlerimi açmamak için direniyorum. Katlanılmaz sese daha fazla dayanamayıp başımı kaldırdım. Suga'ya döndüğümde bana bakıyordu. Gülümsedi. Ne çok gülümsüyordu öyle!

"Dinliyorum," dedim unursamaz görünmeye çalışarak. Ama öyle değildim. Kalbime bir şeyler olmuştu.

"Burda mı konuşacağız?"

"Evet."

"Olmaz, benimle gel," dedi ve ayağa kalktı. İstemeyerek bende kalktım ve onu takip ettim. Sınıftan çıkıp meraklı bakışlar ile aşağı kata indik. Öldürecek gibi bakan kızlardan nefret ediyordum. Gerçekten onlardan daha güzel değildim. Beni özel yapan bir şeyde yoktu. Ama böylelerdi işte.

Şu an geçtiğimiz uzun koridordan ilk defa geçiyordum. Zaten sınıftan başka hiçbir yeri görmemiştim. Etrafına dikkat eden ya da meraklı bir insan değildim.

Üzerinde 'kütüphane' yazan kapıyı açıp içeri girdi. Arkasından bende girdim. Heryer karma karışıktı. Çoğu kitap ve test kitabı yerdeydi. Boğazıma ve burnuma hücum eden tozdan öksürmeye başladım. Suga koluma dokunup "İyi misin?" diye sordu. Cevap vermeme kalmadan "Başka bir yere gidelim," deyip kolumdan çekiştirdi.

"Gerek yok," deyip yutkunduğumda daha iyi hissediyordum. "İyiyim şimdi." Gözlerine baktım ve sanırım ilk defa içtenlikle gülümsedim. Yüzündeki korku komiğime gitmişti. "Yüzün çok komik," deyip daha çok gülmeye başladığımda gözlerini devirdi. O da bana gülmüştü. Ödeşmiştik.

Gülmeyi kestiğimde "Anlat," dedim.

"Nihayet," deyip derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Sesin güzel değil mi?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Ara sıra şarkı söylesemde sesimi beğenmezdim. Hem bunu neden soruyordu ki? "Yanılıyorsun. Sesin çok güzel."

Güldüm. "Berbat bir sesim vardır Suga."

"Bekle," deyip cebinden telefonunu çıkardı. Birkaç dosya açtı. "Dinle," dediğinde neyi kastettiğini anlamamıştım. Ta ki odada kendi sesim yankılanana kadar.

Olmazdı değil mi? Jimin aniden karşıma çıktığı gün sesimi kaydetmiş olamazdı?

Hayır! Kaydetmişti!

Şaşkınlıkla ağzım aralanırken aynı zamanda sinirden kırmızıya dönüştüğümü hissedebiliyordum. Belki de utançtan...

"Kapat şunu!"

"Neden? Bence etkileyici bir sesin var."

"Aish! Kapat dedim!" Ses kesildiğinde derin bir nefes aldım. "O Jimin'e bunu ödeteceğim," diye tıslayıp arkamı döndüm. Odadan çıkıyordumki kolumdan yakalayıp engelledi.

"Beni dinleyeceğini söylemiştin."

"Umrumda gibi duruyor mu?"

"Sözünde dur Shin Hyo," diye bağırdığında bir adım geriledim. Jimin'e sinirlendiğinde bile böyle bağırmamıştı. Onu ilk defa böyle görüyordum. Birkaç saniye sonra normale dönen yüz hatları onun oldukça dengesiz biri olduğunu kanıtlıyordu.

Dışardan bakıldığında tatlı, iyi kalpli, sevecen görünen bu çocuk aslında farklı biriydi. Bunu anlamıştım.

"Beni dinleyeceksin," dedi ve kolumu bıraktı. Hiçbir şey söyleyemedim. "Bir müzik grubum var. Jimin, Jungkook, Tae ve tanışacağın 3 kişi daha dahil. Bizimle bir şarkı çıkarmanı istiyorum. Piyasaya sürülecek ilk albüm şarkımız olacak."

"Ya istemezsem?" Derin bir nefes aldı ve verdi. Sakin kalmaya çalışıyordu.

"Peşini bırakmam."

"Peki buda umrumda olmazsa?"

"Ne yani? Seni her gün düzenli olarak izlemem ve takip etmem umrunda olmayacak mı?" Gözlerimi kapadım ve mantıklı bir şey düşünmeye çalıştım.

"Lanet olsun. Sadece bir şarkı." Arkamı dönüp gidecekken kollarını bana sardı ve bir kez daha

"Seni seviyorum," dedi.

---

Yorum bırakmayı unutmayın😸

sugar • mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin