2

13.3K 930 400
                                    

Dershane nihayet bitmişti. Hiç olmadığım kadar yorgundum ve eve gitmek için sabırsızlanıyordum. Ölüm yokuşunu bu kez inmeye başladım. Şimdide kayıp düşecekmişim gibi geliyordu.

Neler yaptığımdan bahsedecek olursam, tüm hocaların konuşmalarını dinlemiş, herkes beni tanıdığı halde kalkıp kendimi tanıtmış, birkaç aptal insanla uğraşmış ve gün boyu mavi saçlı çocuğun, yani Suga'nın bakışlarına maruz kalmıştım. Kendini tanıtırken dikkatlice dinlemiştim. Asıl adı Min YoonGi'ydi ama kendisine Suga denmesini rica etmişti. Kendi okulumdan olan herkes onu tanıyordu. Baya popülerdi ve hakkında bildiğim en kesin şey, onunla asla işimin olmayacağıydı.

Şimdilik kırmızı alarmlarımın gösterge çubuğunun ucunda olan Suga'yı unutup başka şeyler düşünmeye çalıştım.

Mesela okulun düzenlediği şu açılış partisini düşünebilirdim.

Sadece 11. ve 12. sınıfların katılabildiği bu parti tüm okulda afişlerle reklamlanmış, üzerinde emek harcanan bir şeydi. Samimi olmadığım ama arkadaşım sayılan insanlarla katılabilirdim. Hem kendime doğru dürüst bir arkadaş bulmam için yararlı olabilirdi.

Sakin sokakta ilerliyordum. Arkama, sağıma, soluma baktım, kimse yoktu. Fırsatı değerlendirip şarkı söylemeye başladım. Kimsenin bilmediği amatör şarkılar daha çok hoşuma gidiyordu. Ne olur ne olmaz kısık sesle söylüyordum; zaten kimsenin benim şarkılarımla ilgileneceği yoktu.

İngilizce bir şeyler mırıldanırken sağ taraftan gelen sesle durmak zorunda kaldım.

"Güzel ses," dedi biri. Bir erkek. Gölgeden çıkınca Jimin olduğunu gördüm. Dershanenin cam kenarı 3. sırada oturan çocuğu.

Rezil olmuştum.
Umrumda değildi.

"Yoluna Jimin," dedim yanımda yürümeye başladığında.

"Özür dilerim, sabah yaptıklarım saçma sapan şeylerdi."

Şok olmuştum. Yaptığı şeyin saçma sapan olduğunu düşünecek ve üstüne özür dileyecek en son insan gibi duruyordu.

"Bu sen değilsin Jimin. İçinden geçeni söyle," dediğimde hiç tereddüt etmeden, "Öpüşelim," dedi.

Ona dönüp tam tokadı yapıştıracakken bileğimi tuttu. "Şakaydı, sana dokunamam bile," deyip bileğimi bıraktı ve bir adım geriledi. Kaşlarımın çatıldığını hissediyordum.

"Neden?" dedim söyledikleri saçma gelirken. Kafasını geriye atıp konuşmaya başladı.

"Güzelsin ve bu bir arkadaşımın dikkatini çekti. Yakın bir arkadaşımın."

Suga'ydı. "Suga değil mi? Söyle o mavi saçlıya benimle uğraşmasın. Umrumda değil." Güldü.

"Zeki kız," dedi ve yürümeye başladı. Bende yürüdüm. Hızlı yürüyordu. Ona yetişmem için koşmam gerekirdi. "Biraz yavaşlasan?"

Aniden arkasını döndüğünde çok yakındık. "Bir şey mi soracaksın?" Bu ses tonunu biliyordum. Tehlike vardı. Bir yerlerde vardı. Bir adım geriledim ve o da benimle geldi. Dudakları kulağma yakın bir yerde durdu. "Kaçamazsın Shin. Suga'dan hoşlanıp hoşlanmaman onun umrunda olmayacaktır. Yerinde olsam birkaç gün okula gelmezdim."

"Dershaneye demek istedin herhalde," diye düzelttim.

"Artık bizim okulda," dedikten sonra arkasına dönüp koşmaya başladı.

İşler iyice istemediğim yerlere gidiyordu.

Kırmızı alarmlarıma daha yeni hak veriyordum.

~~~

Selam!

Biraz kısa oldu ama yavaş yavaş konuyu geliştirmeye çalışıyorum.

Yorum atmayı unutmayın!

:*

sugar • mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin