sugar • myg

12

Güzel rüyamdan kendi isteğimle uyandım. Rüya olduğunu anladığımda hevesim kaçmıştı.

Gözlerimin yatağıma kadar ulaşmış güneş ışıklarına alışmasını bekledikten sonra ayağa kalktım.

Başımın ağrısı kendini hemen hissettirmişti. Bir küfür savurarak banyoya ilerledim ve yüzümü yıkadım. Bugün okul yoktu çünkü 11. ve 12. sınıflar için düzenlenmiş açılış partisi vardı. Büyük ihtimalle gidecektim. Yeni arkadaşlar edinmem gerekiyordu. Tüm yılımı yalnız ve sıkıcı geçirmemem için.

Banyoda işlerimi halledip tekrar odama geçtim. Dün saatlerce uyumuş olmama rağmen fazla yorgundum. Nedeni aşırı stres ve ağlamış olmam olabilirdi. Zaten başımda kocaman bir bela olan Suga varken birde arkadaş olarak gördüğüm Jimin çıkmıştı. Sıkıntılı bir nefes verip dolabıma yöneldim. Öğleden sonra başlayacak partiye hazırlık yapmam gerekiyordu.

Geçen yaz aldığım ve sadece bir kez giydiğim lacivert elbiseyi askıdan çıkardım. Parti için oldukça uygun görünüyordu. Ne çok uzundu ne de çok kısa. Dizimin biraz üstünde bitiyordu. Belimden sonra bollaşıyordu. Cepleri ve yakası siyahtı. Beğenmiştim.

Ayakkabı olarakta 5-6 santim topuklu siyah ayakkabımı seçtim. Tek topuklu ve şık ayakkabım buydu. Dans etmeyeceğimi varsayarsak, topuklu giymemde bir sakınca yoktu.

Tüm bu kombinin üzerine deri bir mont seçtim. Çanta ise, daha önce söylediğim gibi tarzım değildi.

Elimle saçlarımı yokladım. Kötü durumdaydılar ve acil bakıma ihtiyaçları vardı. Kuaföre gidip onlara şekil verdirecektim.

Şimdilik sadece pijamalarımdan kurtulup kot pantolon ve beyaz bir tişört giydim. Siyah hırkamıda giyip telefonumu yanıma aldım. Son olarak cüzdanımıda cebime tıkıştırdıktan sonra aşağı indim ve sessiz salonda göz gezdirdim. Annem büyük ihtimalle uyuyordu. Abimde sabahtan çıkmış olmalıydı. Ses çıkarmamaya özen göstererek bir şeyler atıştırdım ve evden çıktım.

Bir alt sokağımızdaki kuaför küçüklüğümden beri gittiğim tek yerdi. Oraya gidecektim.

İşim bittiğinde yaklaşık 1 saatimi kuaförde geçirmiştim. Kırıklarını aldırmış, düz bir fön çektirmiştim. Saçlarım dalgalıydı ve sürekli birbirine girmemesi için haftada bir fön çekiyordum.

Kuaförden çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Eve gidip 3 saat oyalanacak bir şeyeler bulabilirdim.

"Shin." Adımı duyduğumda arkama döndüm. Fısıldayarak söylenmişti ve söyleyen kişi kimse görüş açıma girmiyordu.

Delirmiş olabilirdim.

Belki bir ihtimal.

Arkamı dönüp yürüyecektim ki bileğimden tutan el beni kendine çekti.

Çığlık atacakken elini ağzıma dayamıştı. Çığlık atmayacağımdan emin olduğunda elini çekti.

Delirmiştim.

"Suga?"

"Bak ne olduysa oldu. Bizimle şarkı çıkarmak zorundasın." Şoktan çıkmaya çalışırken kurduğu cümleleri zor idraak ediyordum. Zorunda mıydım?

Güldüm.

"Ne diyorsun sen be?" Sinirlerimi bozmuştu.

"Diyorum ki; eğer sözünden geri dönersen-"

"Ne sözü?" dedim kaşlarım çatıkken. "Söz verdiğimi hatırlamıyorum."

Kafasını duvara dayayıp derin bir nefes verdi. "Beni uğraştırma Shin."

Tekrar güldüm. "Ben gidiyorum," deyip arkama döndüm ve yürümeye başladım. Gülmeye devam ediyordum. Ciddi anlamda sinirlerim bozulmuştu. Yanımda yürümeye başladığında hiç şaşırmamıştım.

"Akşam partide kararımızı verdiğimizi duyuracağız." Kahretsin! Partiye onunda gelebileceğini hiç düşünmemiştim.

"Ben partiye gelmiyorum," dedim evimin olduğu sokağa dönerken. Tehlike her bir adımda artıyordu ve şu an bunu düşünmüyor olmam çok saçmaydı. Aniden durduğumda o yürümeye devam etti. Fakat benim durduğumu fark edince tekrardan yanıma geldi. "Sana partiye katılmayacağımı söyledim." Normalde Suga'ca bir tepki vermesi gerekiyordu. Evet, "Suga'ca" diye bir şey vardı. İlk baştaki tatlı tavır ve hareketlerinin aniden değişmesi sonucu böyle bir terim oluşturmuştum.

Uzun süren sessizlikten sonra bıkkınca konuştu. "Shin, geleceksin."

"Gelmeyeceğim."

Cevap vermeden motorunun direksiyonuna asılı kaskı kafasına geçirdi. Sonra motora yerleşip bana baktı.

"Saat 2'de burada ol," dedi ve gaza basıp gitti.

Gidecek kadar cesur muydum yoksa gidemeyecek kadar korkak mıydım?