✓ 1 》 Fırtına Öncesi

1.6K 72 28
                                    

Düzenlenmiş olan bölümlerin başlıklarında  ikonu bulunmaktadır. Genel bir düzenlemedir, kurguda köklü değişiklikler olmayacaktır yine de düzenlenmiş bölümleri okuyarak ilerlemenizi tavsiye ediyorum :) Keyifli okumalar :)

Hayatım geçmişime kıyasla bir zamanlar hayal etmeye cesaret edemeyeceğim kadar yolundaydı. Yürek parçalayan acınası hikayesi olan yapayalnız biri değildim artık. İşe gelip giderken komşuların kaçamak bakışlar atıp ardından vah tüh diyerek iç geçirdikleri, elleri boş ceplerinde yürürken sırtı hayatın yüküyle ve yalnızlığıyla kamburlaşmış o kız değildim artık. Ceplerim hala boştu fakat artık hayatım eskisi gibi bomboş değildi. Geleceğin getireceği güzel günlerin umudu ve heyecanıyla dolup taşıyordu.

Öyle komik bir heyecan içerisindeydim ki zaman zaman durup kendimle alay bile ediyordum. Elimde biricik nişanlımın yakışıklı yüzünü kabak gibi ortaya seren koca bir çerçeveyle mahalleyi turlamak ve herkese artık acınası zavallı Gökçe'nin de başına iyi bir şeylerin geldiğini onun da yüzünün güldüğünü söylemek geliyordu içimden. Pembe peri tozu yüzünden beynine oksijen gitmeyen Gökçe'nin şimdilerde nişanlısının fotoğrafını tenceresine altlık yapan Gökçe'ye dönüşmesi için bir hafta yetmişti.

Mahallede yürürken bana acıyarak bakanlara artık hak veriyor ve onların acınası hayatıma üzülerek yakınmalarına coşkuyla eşlik ediyordum. Onlarla birlikte kendimi gösterip bu kızcağızın çilesi ne zaman bitecek diye haykırıyor, erkeklerin güvenilmez olduğu şu meşhur tespitin altına da bizzat imza atıyordum. Evimde yaşamaya başlayan yabancı genç adamdan konu açılınca ise sinsi bir yılan gibi aralarından sıvışıyordum. 

Daha yalnız daha mutsuz daha öfkeli ve evinde yabancı bir erkekle yaşayacak kadar pervasız bir insan olup çıkmıştım. Sadece bir hafta bana yalnızlık ve türlü zorluklarla geçen senelerden daha fazla zarar vermişti. Bana kendimi kaybettirmişti.

(Bir hafta önce)

"Izgara Lagos hazır mı?"

Büyük mermerin önüne geldiğimde içeriden çıkan personel hızla elime haddinden fazla büyük servis tabağını tutuşturdu ve tekrar büyük beyaz kapıdan içeri girerek gözden kayboldu.

Üzerinde ince ince havaya karışan buharı, enfes kokusu ve bir tabloyu andıran duruşuyla çok lezzetli bir yemekti şüphesiz. Yemek olarak sadece bir kuru simit yediğimi belirttiğimde bu tespitimin güvenilirliği hakkında endişelenebilirsiniz . Yine de maaşımın yarısı belki de tamamına bedel bu tabağın içinde kötü bir şeyin olması pek akla yatkın değildi.

Büzüşmüş zavallı midemin isyanına kulak tıkayarak son derece gözü ve midesi tok bir garsonmuş gibi görünmeye gayret ederek tabağın ait olduğu masaya doğru yol aldım. 

Zengin bir ailenin nişan sonrası kutlama yemeği az evvel bitmiş, böylece tüm gece için rezervasyona ayrılan mekanda yalnızca sürpriz müşteriler için açılı tutulan teras dışında aralarından geçtiğim masalarda insanlar birer birer eksilmeye başlamıştı.

Havanın kararmasıyla birlikte deniz de koca bir siyahlık olarak şehir ışıklarının ötesinde kalmıştı.Manzaranın kıyısındaki masaya ulaştığımda tabağı masaya koyacağım sırada birbirine kenetlenmiş iki elin ayrılmasını ve tabağa yer açmalarını bekledim fakat bir hareketlilik olmayınca başımı tabaktan kaldırdım.

Ellerin ikisininde son derece iri olduğunu fark edebilseydim bu kadar çok şaşırmazdım belki de. Takım elbiseli adamlar elimdeki tabağa ve münasip bir gülümseme kondurduğumu umduğum yüzüme baktılar.

Masadan kolunu indiren müşterinin hamlesinden faydalanarak tabağı önündeki servise yerleştirdim. El ele tutuşan iki beyefendiye her akşam servis yapan bir garsonun ustalığıyla -bu konuda usta görünmeye çalışmanın hata olmadığını umuyordum- "Başka bir isteğiniz var mı?" diye sordum. Adamın ağzının ucuyla hayır derken yüzüme bakmaması olası ön yargımla karşılaşmamak için miydi anlayamamıştım. 

Centilmenler KulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin