Bu kadar kısa sürede bu kadar uzun bir bölüm ekleyemiyordum ne zamandır. Benden sizlere gecikmiş bayram hediyesi olsun. 😉
Keyifli okumalar. 💫
*
Gökyüzü turuncu bir ışıltıyla parlarken güneşin birkaç dakika sonra ortalarda olmayacağının sinyalini veriyordu.
Camın ardından akan yeşilliğin üzerine yağan turuncu parıltıyı daha iyi görebilmek için başımı tamamen cama çevirdim.
"Buraları sevdin sanırım."
Neşeli ses hemen önümden duyuldu. Başımı manzaradan ayırarak oturduğum yerde biraz ortaya kaydım ve "Evet." dedim gülümseyerek.
Uzun süredir fark edilen ve artık rahatsız edici olmaya başlayan sessizliği sonlandıran kişi Ceyhun olmuştu. Oldukça nazik biriydi. En azından onunla yüz yüze baktığım 15 dakikalık zaman dilimi içinde beni nazik olduğuna inandırabilmişti.
Bizi hastaneden almaya gelmişti ve o sırada kısaca tanışmıştık. Alparslan'ın kuzeni olduğunu söylediğinde biraz şaşırmıştım. Oldukça zıt bir görüntüye sahiptiler fakat ikisinin de içi gülen gözleri vardı.
"Camı kapatır mısın, hastaneden yeni çıktı!"
Yanımdan yükselen gergin sesini duymamla iyice cama doğru kaydım. Bu hareketimi fark etmemiş olmasını umuyordum.
Alparslan ikiletmeden camları kapattığında sahiden de arabaya dolan esintinin başımı ağrıttığını fark ettim.
Ona bakmamak için üstün bir caba harcamıştım, güneşe methiyeler dizmiş yetmemiş 15 dakika konuştuğum Ceyhun hakkında bile varsayımlarda bulunmuştum. Aklımı meşgul etmeye çalışmıştım ve gayet de başarılıydım. Ta ki o konuşana kadar.
Ona Gökhan ile aramda geçenleri anlatmak aramızdaki duvarı ellerimle yıkmışım gibi hissettirmişti. Bu beni fena halde korkutmuştu.
O duvarın arada olduğunu bilmek duvarın ilerisiyle ilgili hayal kurmama engel oluyordu ve kendimi tutabilecek kuvveti bulmamı sağlıyordu. Şimdi o duvar yıkılmıştı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
"Kapıyı açmadan çıkamazsın."
Fısıltısı çok yakından gelmişti. Önce Alparslan'a ve Ceyhun'a baktım. Kendi hallerinde gibiydiler ve şükürler olsun ki Ceyhun'un beş dakika önce açtığı müzik dikkatleri bizden uzak tutuyordu.
"Anlamadım."
Biraz daha yanaştı ve kapıya yapışmış haldeki kolumu tuttu.
"Eğer inmek istiyorsan kapıyı açman gerek. Kapıyla bir bütün olmana gerek yok."
Bunu söylerken de tüy kadar hafif bir hareketle, kapıya bastırdığım kolumu ayırmış ve oturduğu yerde geri giderek bana alan açmıştı.
Kolumun acısıyla ne kadar çok bastırdığımı fark ettim.
"Farkında değildim."
Gülümseyerek Alparslan ve Ceyhun'a hızla göz attı. O da dikkati üzerimize çekmek istemiyordu belli ki.
"Onu anladım zaten." dediğinde muhabbetin bittiğini sanmıştım.
"Uyandığından beri tuhafsın. Buna benim yaptığım bir şey mi sebep oldu?" diye sorduğunda kendimi iyi hissetmiyordum. Dikiz aynasından sanki Alparslan'ın delici bakışları üzerimdeymiş gibi geliyordu fakat baktığımda tamamen yola odaklanmış halde olduğunu görüyordum. Kafayı mı yiyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centilmenler Kulübü
General Fictionİki tarafın da karşılıklı çıkarlarını koruduğu bir anlaşmayla başladı her şey. Tek bildikleri, istediklerini alana kadar verdikleri sözlerden dönmeyecekleriydi. Fakat bilmedikleri bir şey vardı, muhteşem bir tutkuyla istenen her şey içinde bir parça...