Aynı gün içinde aynı şeyleri yaşamanın sıkıcı olacağını düşünmüşümdür hep. Fakat bugün üst üste yaşadıklarım sıkıcı olmak şöyle dursun yıpratıcı ve oldukça korkunç olmaya başlamıştı.
Bu kez ellerim ve ayaklarım bağlı olmasa da yine alıkonulmuşum gibi hissediyordum. Hatta hissetmekten de fazlası, biliyordum.
Nasıl bir deli cesaretiyle buralara kadar gelmiştim ki? Aptal Gökçe!
Gökhan'a kavuşmam mantığımı katlayıp kenara kaldırmama neden olmuş olmalıydı. Bir de bana sarıldığında beni bayıltmıştı ki bu beni sorular girdabında bırakan bir diğer olaydı.
Kendimden geçmeden önce boynumda hissettiğim sızı, beni iğne ile bayılttığını anlamama yetmişti. Bunu neden yaptığını tam olarak kavrayabilmiş de değildim.
Maksadı, bulunduğum yeri göremeden beni oradan uzaklaştırmak mıydı? Sadece bu amaçla mı sarılmıştı? Bana abla dediğini duyabilecek miydim yeniden? Bu sorular kalbimi şiddetle sızlatıyordu.
Bu olumsuz düşüncelerle öylesine sarmalanmıştım ki düşünmeden hareket etmiş ve kendimi çok daha beter bir vaziyete sokmuştum.
"Kusura bakmayın Gökçe Hanım."
Arkamdan yaklaşan adamın sesiyle hafiften sıçradım.
Karşımdaki koltuğa oturduğunda elini havada sallayarak, "Önemli bir iş görüşmesiydi, erteleyemedim." derken ben de tedirginliğimi belli etmediğimi umarak başımı salladım.
"Sabri Bey, benimle tam olarak ne konuşacaktınız?"
Hafif kısık sesimle sorduğum soruyu duyan adam anında ciddileşmiş ve yerinde dikleşmişti. Onun bu hareketiyle tedirginliğimin ne denli yerinde olduğunu anladım.
"Fatih'e ulaşabildiniz mi?" diye sorarken sesi sert ve düzdü.
Titreyen ellerimi dizlerimin üzerine yerleştirip derin bir nefes verirken duygularımı dışarıya yansıtmamaya gayret ediyordum fakat karşımdaki adama karşı içimde büyüyen korkuyu bastırmam veya gizlemem çok zordu.
Sabri, bizden Fatih ve ortağını istemişti. Elbette Fatih'in ortağının Gökhan olduğunu bilmiyordu. Bunun için tekrar şükrettim.
Fatih ve Gökhan yüzünden hastalanıp yatağa düşen kardeşinin intikamını almak adam için saplantı haline gelmişti. Bunu karşımdaki adamın öfke dolu gözlerinden anlayabiliyordum. Ama küçük bir parçam da bu adama hak vermiyor değildi. İnsanın sevdiğiyle sınanmasının ne demek olduğunu en bilenlerden biriydim çünkü.
Hem korkuyor hem de o kızın hali aklıma geldikçe Gökhan'a kocaman bir öfke duyuyordum. Kardeşimin nasıl bu kadar vicdansız bir adama dönüştüğünün muhakemesini buradan kurtulduğum ilk anda yapacaktım.
Fakat şuan önceliğim buradan kurtulmaktı. Kurtulup Emirhan'a gitmeliydim. Onu Sabri konusunda uyarlamalı ve ona Gökhan'ı anlatmalıydım. Ama önce buradan çıkmam gerekiyordu. Kendi isteğimle geldiğim bu yerden kendi isteğimle çıkabileceğimi umuyordum.
Gökhan beni bayılttıktan sonra gözlerimi açtığımda kendimi otelin önünde duran bir arabada bulmuştum.
Kardeşimin beni bayılttığını o an unutmuş gibi koşarak Emirhan'a Gökhan'ı anlatmak için yanıp tutuşmuştum. Fatih'in sürücü koltuğunda oturduğu arabadan inmeden önce ona Gökhan ile ilgili sorular sorsam da ondan tek kelime bile alamamıştım.
Arabadan inip koşar adım otele giderken ise Sabri engeline takılmıştım ve işte buradaydım.
Bana şeker veren bir adamın peşine takılmış bir çocuk gibi hissediyordum kendimi. Sabri'nin bana verdiği şeker, kardeşime bir şey yapabileceği korkusuydu sanırım ama içimde yankılanan korku, betimlememin aksine şeker olamayacak kadar yakıcı ve acıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centilmenler Kulübü
General Fictionİki tarafın da karşılıklı çıkarlarını koruduğu bir anlaşmayla başladı her şey. Tek bildikleri, istediklerini alana kadar verdikleri sözlerden dönmeyecekleriydi. Fakat bilmedikleri bir şey vardı, muhteşem bir tutkuyla istenen her şey içinde bir parça...