Keyifli okumalar canlarım 💫
***
Yanaklarımdaki karıncalanma sağ olsun yüzümün hala kırmızı renkte olduğunu söyleyebilirdim. Ve ne yazık ki psikolog için yaptığım arama sonucunu göstermemeyi başarsam da kızaran yanaklarımı Emirhan'dan gizlemem pek mümkün olmamıştı.
Kendi yanaklarına ve hatta yüzünün geneline yayılan kırmızılıktan haberdar olmaması ise imkansızdı. Beyaz teni, her duygu değişiminde yüzüne nükseden kanı kolayca belli ediyordu.
Muhtemelen bu sebeple benim yanaklarımın renginin çok da üzerinde durmamış ve serin bir şeyler alacağını söyleyerek yanımdan ayrılmıştı.
Ben de onun gidişinden sonra yalnızlığı fırsat bilerek rahat rahat iki elimle yanaklarıma yelpazelemek suretiyle serin hava çarpmayı kollarım ağrıyana dek sürdürmüştüm.
"Yanakları domates kadar kızardığı için gitti kesin."
Kendi kendime konuşurken onun kızaran yanakları gözümün önüne gelince yine gülümsedim. Yoğun olarak yaşadığı tüm duyguları, ip atlamış küçük bir kız çocuğu gibi kızaran yanakları sayesinde kendini açık ediyordu ve bu beni her geçen gün daha çok güldürüyordu.
Pekala, bu narinliği beni sadece güldürmüyor aynı zamanda onu benim gözümde daha insancıl, cana yakın ve ulaşılabilir kılıyordu.
Fakat beni dehşete düşüren bir nokta vardı. Yanaklarının kızarma sebeplerini artık az çok tahmin edebiliyordum. Biraz evvel gülmekten kızarmıştı mesela, hafiften de utandığına bahse girebilirdim fakat o asla bunu kabullenmezdi.
Dehşete düşme sebebim ise tam olarak buydu. Ona özgü şeyleri içimde bir yerlerde kabullenmemeli, bu kadar iyi ezbere bilmemeliydim. Kısa bir zaman sonra görüşmemek üzere ayıracaktık yollarımızı ve ben gelecekte rastladığım herhangi bir şeyin onu aklıma getirmesini istemiyordum.
Bir yanımın onun hakkında bir şeyler öğrendikçe onun sahici bir insan olduğunu fark edip sevindiği doğruydu fakat diğer yanım da onu tanıdıkça ayrılmanın zor olacağını söylüyordu.
Şuanda içimdeki olgunlaşmamış duyguları ve fikirleri irdelememin bana bir faydası olmayacağının da bilincindeydim. İki yanımı da şimdilik susturup yerimde kıpırdandım.
Güneşin, üzerine elmaslar saçılmış gibi parlattığı denizden hayranlık dolu bakışlarımı ayırıp etrafı incelemeye başladım. Emirhan gideli epey olmuştu.
Biraz evvel yerin dibine girmeme neden olan adam da ortalarda görünmüyordu. Aklıma gelen fesat ve çirkin fikirleri geldiği gibi geri yolladım.
"Saçmalama Gökçe!"
Beynimin fikir üreten kısmın bir sorun vardı kesinlikle. Süzgeci falan kaymıştı galiba saçma sapan şeyleri öne sürüyordu.
Başımı geriye çevirip Emirhan'ın uzun zaman önce gitmiş olduğu yola bakmaya başladım. Ne zaman gelecekti? Eğer yakınlarda bir market bulamadıysa dönmesi gerekmiyor muydu?
Aramamayı düşünmüyordum fakat artık beklemekten rahatsız olmaya başlamıştım. İçimde tuhaf bir tedirginlik vardı.
Buna benzer bir hissi en son seneler önce kuşum Maviş'in kafesini açık unuttuğumda hissetmiştim. Kafesi açık unuttuğumu hatırlayıp koşarak odaya döndüğümde ise açık bıraktığım camdan kayıplara karışmıştı.
Mavişi neden hatırlamıştım ki? Emirhan benim kafesimdeki bir kuş değildi. Kabullenmek istemesem de eğer onun bir kafesi olsaydı muhtemelen kafesin içinde olan ben olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centilmenler Kulübü
Fiction généraleİki tarafın da karşılıklı çıkarlarını koruduğu bir anlaşmayla başladı her şey. Tek bildikleri, istediklerini alana kadar verdikleri sözlerden dönmeyecekleriydi. Fakat bilmedikleri bir şey vardı, muhteşem bir tutkuyla istenen her şey içinde bir parça...