Son zamanlarda hep kısa bölümler eklediğimin farkındayım. Evim tatil sebebiyle kalabalıklaşınca yazmak için uygun ortamı her zaman bulamıyorum ne yazık ki.
Ama merak etmeyin bölümler kısa ya da uzun olsa da kafamdaki kurgu doğrultusunda ilerliyor ve zaten bu yazın sonunda hikayenin finalini yazmayı amaçlıyorum. Evet, bu tembel yazar sonunda hikayeyi nihayete erdirebilecek. 😄
Neyse ben çok konuştum daha fazla sizi tutmayayım ve bölümle baş başa bırakayım.😉
Keyifli okumalar. 💫
***
Sırtından dakikalardır olduğu gibi süzülen ter damlasını hissediyor fakat adım atmaktan asla vazgeçmiyordu. Ağaçların arasında nasıl böyle kuvvetli bir esinti dolaştığını anlayamıyor olsa da bu esintinin terden ıslanmış bedenini buz parçasına çevirdiğini hissedebiliyordu. Hızlı adımları ve kucağındaki ağırlık olmasaydı çoktan donmuş olabilirdi. Ya da şuan ona öyle geliyordu.
Bulunduğu bölgede ve bu mevsimde terlese de bu kadar üşümesi saçmaydı. Belki de gece olduğu içindi bu serinlik bilemiyordu.
Nihayet ormanın içinden ana yola adım attığında kızı kucağından kırılacak bir nesneymiş gibi narince indirdi. Yerde yatan kızın ince boyuna iki parmağını dokundurduğunda sıcak bedenden akan kanın atışını parmaklarının ucuna hissetmek, tüm yorgunluğuna rağmen iyi hissettiriyordu.
Telefonunu cebinden çıkarmayı akıl edebildiğinde kızı izlemeyi kesip Alparslan'ı aradı. Birkaç çalıştan sonra Alparslan'ın sesini duydu.
"Emirhan neredesiniz? Burayı hallettik."
Önce etrafına bakınsa da boşa olduğunu fark edince, "Bilmiyorum." dedi eliyle saçlarını sertçe karıştırırken.
"Orman yolundayız, fazla uzaklaştığımı sanmıyorum." Umarım adrenalinle umduğumdan daha fazla uzağa gitmemişimdir diye düşünüyordu.
"Tamam kardeşim. Yola çıktık."
"Acele edin Alp!"
"Gökçe iyi mi?"
Elini ne ara kızın saçlarına götürdüğünü bilmese de elini oradan ayırmadı.
"Hala baygın, bu kadar uzun süre baygın kalması normal mi?"
Sesinde telaş mı vardı? Elbette sesinde telaş olacaktı kilometrelerce kucağında taşıdığı baygın biri hakkında endişeli olması normaldi.
"Onu ne zaman bayılttığını veya ne verdiğini bilmiyoruz. Ama endişelenme."
Tam olarak bu yüzden endişeleniyorum seni aptal diye telefona karşı bağırmak istese de bunu yapmadı.
Dişlerini sıkarken sadece "Acele edin." diyebildi ve hemen sonrasında telefonu kapatıp yanına koydu.
Sabri ve adamlarının artık tehdit oluşturmadığını bilse de tedbiri elden bırakmayı sevmiyordu. Gökçenin sırtından ve bacaklarının altından kollarını geçirip onu yavaşça tekrar kucağına aldı.
Birkaç adım geri gidip yolu görebileceği ama yoldan geçenlerin onları göremeyeceği kadar karanlığa gidip çalılıkların ardına Gökçe'yi yavaşça yatırdı.
Yeni aklına gelen şeyle hızlıca üzerindeki ceketi çıkarıp baygın halde başı toprakta olan kızın başının altına koydu. Az önce kızı asfalta yatırdığı için kafasının arkasını kontrol etmeye yeltendiyse de onu az önce yere yavaş koyduğunu kendine hatırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centilmenler Kulübü
General Fictionİki tarafın da karşılıklı çıkarlarını koruduğu bir anlaşmayla başladı her şey. Tek bildikleri, istediklerini alana kadar verdikleri sözlerden dönmeyecekleriydi. Fakat bilmedikleri bir şey vardı, muhteşem bir tutkuyla istenen her şey içinde bir parça...