Bir haftadır bölüm bekliyordunuz, ben de dayanamadım ve uyumayıp bölümü sabahın üçüne kadar tamamladım. Söylediğim gibi duyuruyu da sildim. Umarım beğenirsiniz. Hesabımdaki sorun düzeldi sonunda. Maruz kaldığınız fazla bildirimler oldu özür dilerim.
Bu arada multimedia'da Emirhan var.
Seviliyorsunuz tarafımdan :) İyi okumalar...
✗✘✗
Kalbin hızlanmasına ya da yavaşlamasına -ki şuan benim durumumda yavaşlaması gibi bir durum mümkün değildi zira kalbimin atışı şakaklarımda yankı buluyordu- damarların büzülmesine ve daralmasına, soluk alıp vermede değişimlere neden olan tüm bu duygunun heyecan olduğunu söylüyorlar günümüzde.
Ağzımın tükürük üretememesinden kaynaklanan kuruluğu ve ellerime kadar tesir eden terleme de yine günümüz insanlarının heyecan tanımı içine dahil ettikleri ve bedenimin eksiksiz uyguladığı etkilerden birkaçıydı.
Aslına bakılırsa şuan bunların umurumda olmaması gerekiyordu. Aklımda sıraladığım ansiklopedik bilgiler heyecanın sadece tanım kısmını kapsıyordu. Bu heyecan denen, bedenime musallat olan duyguyu nasıl engelleyebileceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu.
Karşımdaki hareketliliği algılayan gözlerimi Sarp'a çevirdim istemsizce. Bana gülümseyerek bakıyor oluşunun nedenini halen anlayabilmiş değildim. Beğeni dolu parıltılar taşıyan ve bana iğneler fırlatıyormuş gibi hissettiren bakışları öylesine rahatsız ediciydi ki ellerimle tüm bedenimi kapatmak için güçlü bir istek duymaya başlamıştım.
Basit bir adam olduğunun farkına varmış olsam da bu denli sığ biri olduğuna inanmakta güçlük çekiyordum.
Biraz boya ve dar bir elbisenin onun gözünde beni ne denli yücelttiğini hayran bakışlarından anlayabiliyor, devasa ökemin yanı sıra bir de onun adına üzülüyordum. Bir zamanlar kalıbına bakıp onu adam sanan kendime de kızmadan edemiyordum tabi.
"Uzun zamandır seni buraya getirmek istiyordum, Gökçe."
Ah! Öyle mi? Yarım elbiseli seksi eski sekreterini getirdikten önce mi getirecektin beni buraya yoksa sonra mı?
Bakışları cevap vermemi arzular bir hal aldığında tüm gayretimle içimdeki nefreti yüzüme yansıtmamaya çalışarak onu yanıtladım.
"Burayı çok sevdim." Buradan nefret etmiştim. Yerler bile neredeyse gözümü kamaştıracak kadar parlak bir mermer ile kaplanmıştı. Dantelli masa örtüsü ve diğer parlak zengin alametleri içinde sadece önümdeki altın rengi gösterişli şamdana diğerlerine kıyasla daha az nefret duyuyordum. Sebebi ise Sarp'ın sahtekar çehresi ile arama giriyor oluşuydu kuşkusuz.
"Seveceğini biliyordum aşkım."
Kıvrılan dudaklarına bakmayı kesip samimiyetsiz olduğuna emin olduğum bir gülümseme ile karşılık verdim. Gülümsememin ardındaki sahteliği fark etmişe benzemiyordu. Belki de umursamıyordu.
"Ah, cidden o kelimeyi kullandıktan sonra hala çekici bir erkek olduğuna mı inanıyor? Ayrıca suratındaki o şapşal gülümsemeyle ne denli itici olduğunu biri ona söylemeli."
Kulağımdaki minik cihazdan yayılan Emirhan'ın keyifli sesi beni öylesine sinirlendirmişti ki bir an karşımda olduğunu düşünme gafletinde bulunuverdim.
"Kes sesini!"
"Anlamadım hayatım?"
Endişeyle beni süzen Sarp'ı sahte bir tebessümle geçiştirirken Emirhan'ın keyifli sesi tekrar doldu kulaklarıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Centilmenler Kulübü
General Fictionİki tarafın da karşılıklı çıkarlarını koruduğu bir anlaşmayla başladı her şey. Tek bildikleri, istediklerini alana kadar verdikleri sözlerden dönmeyecekleriydi. Fakat bilmedikleri bir şey vardı, muhteşem bir tutkuyla istenen her şey içinde bir parça...