"Ali uyan!"
Selin bir anda odama girmişti. "Ne oluyor kızım ya?" dedim gözlerimi açmadan. Sabahın köründe benim odama bağırarak girmesi kendi sağlığı için iyi değildi, mantıklı bir açıklaması yoksa tabii.
"Denize gidiyoruz koca oğlan, kalk." dedi Selin üstümdeki yorganı açıp.
"Gidin kızım siz, bana ne. Beni niye uyandırıyorsun?" dedim Selin'in üstümden çektiği yorganı geri örterek. "Git başımdan."
Selin pes etmiyordu, üstümdeki yorganı tekrar açtı ve kolumu tutup çekti. "Yaa, bizi sen götürecekmişsin. Haluk abi öyle söyledi. Hadi lütfeeen!" dedi beni hala kaldırmaya çalışırken. Şu an resmen üç yaşında bir çocuk gibi davranıyordu. Gözlerimi yavaşça açtım Selin'e tekrar 'hayır' demek için.
Yok artık.
Selin'in üstünde ince, bikinisinin üstüne giydiği kırmızı, boyundan bağlamalı uçuş uçuş bir elbise vardı.
"Hadi Aliş, lütfeen!" diye diretmeye devam ediyordu o koca gözlerini bana dikip. Şu inatçıyla hiç uğraşma kafasında değildim, hem onu böyle güzel bir halde görmüşüm, neden hayır diyim?
Bir dakika, ben demin ne dedim?
Tamam Ali Mertoğlu, bunu sonra düşünebilirsin.
"Of Selin, of!" diyerek yatakta oturma konumuna geçtim ve tek elimle gözlerimi ovuşturdum. "Tamam götürürüm ben."
Selin anlık bir sevinçle -ki bunu hiç ama hiç beklemiyordum- boynuma sarıldı. O kadar hızlı bir şekilde sarılmıştı ki arkaya devrildim ve Selin de yatağın üstünde, benim üzerime düştü.
Bir anda çok yakınlaşmıştık. Tamam, peki. Bu gün pek şanslı geçmeyecekti anlaşılan ikimiz için.
Selin üstümden kalktı, yanakları kıpkırmızı olmuştu utancından. Gerçi benim de mavi gözlerimin renginin daha da açıldığını tahmin edebiliyordum. Neden heyecanlanmıştım ki böyle?
"Şey, pardon. B-ben gidiyim o zaman." dedi koca gözleri ve kıpkırmızı yanaklarıyla bana bakarken, daha çok soru sorar gibiydi.
"Hım, şey. Evet, tamam. Bence de." dedim bende saçma bir şekilde. Hiç beklemediğim şekilde yakınlaşmıştık, ki bu sevgilimin kulağına giderse hiç hoş olmazdı. Konuyu kapatmaya karar verdim. "10 dakikaya gelirim, arabamın önünde bekleyin." dedim bakışlarımı Selin'den kaçırarak ve dolabıma doğru ilerledim, o da bu sırada odamdan çıkmıştı.
Üvey kardeşle ilk yakınlaşma.
Bu iyiye işaret değildi. Hiç değildi.
---
Üstüme beyaz bir bikini giyip üstüne de kırmızı pareomu giydim, sabah kahvaltıda konuşurken Haluk abi, biz dördümüzün -ben, Ali, Nazlı, Savaş- havanın çok güzel olduğunu söylemişti. Nazlı da hemen denize gidelim diye bir fikir atmıştı ortaya, hepimizin de kafamıza yatmıştı. Peri gelmiyordu çünkü Can diye bir çocukla buluşacağını söylemişti. Çok da umrumda değildi açıkçası. Ben de ilk iş gidip üstünü değişmiştim. Bizi götürebilecek tek kişi Ali'ydi, o yüzden bende odasına girip onu uyandırmıştım memnuniyetle.
Hem sabaha mavi gözlerle başlamak güzel olur diye düşünmüştüm.
Bir dakika... NE DEDİM BEN?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Fanfiction"Koca gözlü kız kaybetti kendini gözlerinde uzayı taşıyan bir adamın mavilerinde..." --- Biz Uzay ve Gece, Ali ve Selin'dik. Gökyüzündeki birbiri için parlayan iki yıldızdık. Birimiz ışığını kaybederse, diğerimiz de sönerdi. Birbirimize aittik. Kalb...