"Ali konuşabilir miyiz?"
Dünden beri bir gram uyku tutmamıştı gözlerimi. Ali'yi düşünmeden duramıyordum. Gece sessiz bir şekilde odamdan çıkıp Ali'nin odasına girmiştim uyumamış olmasını dileyerek.
"Uyuyor musun?" diye fısıldadım kapıyı tıklatmayı bırakıp kapı kolunu sessizce çevirirken.
Saat tahminimce sabaha karşı 4 falan olmalıydı. Uyuyor olması çok büyük bir ihtimaldi ama yine de şansımı denemeye değerdi.
Kafamı kapıdan içeri uzattığımda, kulağında kulaklıklarıyla beraber telefonuna bakan bir Ali gördüm. Gözleri kızarmıştı, ağlamıştı.
Benim yüzümden ağlamıştı hemde.
Beni farkettiğinde kulaklığının tekini çıkarıp yatağında yana kaydı ve oturmam için işaret etti.
Yere bakarak yanına doğru ilerledim Ali'nin ve yatakta yanına yattım. Bir süre ikimiz de bir şey demeden sadece oturduk. Bir hareket olması amacıyla Ali'nin çıkardığı kulaklığı alıp kendime taktım. Melodisi çok güzel bir şarkıydı, konuşmak için sordum. "Adı ne bu şarkının?"
"Ay." dedi sessiz bir şekilde. "Burcu Tatlıses'in."
Şarkının sözlerine kulak kesildim bu sefer.
Deniz, taşıyorsa, içinin zehiri kabına sığmadığından.
Seni hala, seviyorsam, aklımın kılıcı kalbe değmediğinden.Ve şarkının nakarat kısmı geldiğinde, dinlemek yerine konuşmaya karar verdim.
"Ali ben özür dilerim." dedim tek nefeste. Şu suçluluk hissinden hemen kurtulmak istiyordum.
"Neden?" diye sordu kafasını bana doğru döndürüp. "Özür dilemen için bir neden yok." dedi ve elimi tuttu. Bende diğer elimi onun elinin üstüne koyup kafamı eğdim tekrar. "Sana yaralarını saracağıma söz vermiştim, ama ben korktum Ali. Kaçtım o küçük çocuğun acılarından. Özür dilerim." dedim çenemin titrediğini hissederken. Bana kollarını sıkıca sardı Ali, sonra da çenesini kafama dayadı.
"Gece gözlüm, senin bir şey yapmana gerek yok ki. Sen, beni sevdiğini hissettir sadece. Yıldızın yalnız benim uzayımda parlasın, yeter." dedi yanağımı okşarken. Çenemi kaldırıp o mavi gözlerine bakmamı sağladı. İçinde kaybolduğum mavi gözlerine.
Daha sıkı sarıldım Ali'ye. Sessizce durduk bi süre. "Haluk kişisi... Neden yaptı bunları?" diye sordum merakıma yenip düşüp. Ali'ye, üstü çıplak vücuduna kollarımı sarmış, kafamı göğsüne yaslamış, kalbini dinliyordum gözlerim kapalı bir şekilde.
"Boşver sen bunları." dedi bir müddet sessiz kaldıktan sonra.
Kafamı göğsünden kaldırıp dudaklarına doğru yaklaştım, ama öpmedim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlanırken, dudaklarının üstüne konuştum. "Boşver diye bir şey yok. Sen anlatacaksın, ben dinleyeceğim." dedim nefeslerimizin birbirine karıştığını hissederken.
Ve kirpiklerimin birbirine değeceği kadar yaklaştığımda suratına, gözlerimi kapadım ve bir bacağımı Ali'nin vücudunun üstünden geçirip tam olarak kucağına yerleştim. Kafamı indirip göğsüne yasladım, ellerimi yatağın altından sırtındaki izlere ulaşabilecek şekilde hareket ettirdim. Ali, sırtını biraz kaldırdığında ellerimi yaralarının altına soktum ve yatakla sırtı arasında sıkışmasına izin verdim. Yavaşça okşadım yaralarını ve fısıldadım. "Başla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Fanfiction"Koca gözlü kız kaybetti kendini gözlerinde uzayı taşıyan bir adamın mavilerinde..." --- Biz Uzay ve Gece, Ali ve Selin'dik. Gökyüzündeki birbiri için parlayan iki yıldızdık. Birimiz ışığını kaybederse, diğerimiz de sönerdi. Birbirimize aittik. Kalb...