Doruk'un adamları bu odadan çıktıklarında artık sadece üçümüz kalmıştık. Doruk onların gitmesini söylemişti ve burada bizimle baş başa kalmayı tercih etmişti.
Sakin ol Selin.
Seni kurtaracağım. İkimiz de bu lanet olası Doruk'un elinden kurtulacağız.
Ağlama koca gözlüm.
Ellerim sandalyenin arkasından bağlı bir şekilde, Selin'in koca gözlerine bakıyordum. Ona güçlü olması gerektiğini hissettirmeliydim, ona güven vermeliydim. O güçlü durmalıydı ki, bende güçlü durabilmeliydim.
Bakışlarımı Selin'den Doruk'a çevirdim nefretle bakan perdelerimi indirip. Ağzım bantlı olsa da, konuşmaya çalıştım. Bu bantı çıkarmalıydı.
"Bırak lan bizi piç herif! Kızdan ne istiyorsun? Aç şu ağzımı!"
Ancak dediklerim sadece boğuk bir sesten başka bir şey değildi. Doruk'un bana gülerek baktığını gördüğümde, o iğrenç gülüşü bir daha görmemek adına susmayı tercih ettim. Bana doğru yaklaştı ve suratıma doğru eğildi.
"Şimdi ne yapacağım biliyor musun?" dedi Selin'in duyamayacağı kadar sessiz bir şekilde. "O aşık olduğun kız varya... Selin... Elif'i öptüğün gibi öpeceğim o güzel dudaklarını şimdi. Bakalım ne hissettiğimi anlayabilecek misin, Ali Mertoğlu? Yaptığın şerefsizliği izle de gör." dedi Selin'i işaret edip ve yanımdan çekilip Selin'e doğru ilerledi.
Yapma Doruk, yapma!
"Anlatmama izin ver!" dedim sesimin anlaşılmasını umarak. "Dur! Bir kerecik de olsa dinle beni!" Sesim umutla titriyordu artık. Sevdiğim kızın karşısında tam bir acizdim şu an, ama yapacak bir şeyim yoktu. Selin'in dudaklarını o piç kirletemezdi. "Anlatacağım!"
Doruk durdu, ve yanıma geldi. Ağzımdaki bantı hızlıca çekti. Bu biraz acıtsa da, şu an umurumda olabilecek son şeydi.
"Elif'i ben öpmedim." diye başladım söze. O sırada da ellerimle arkamdan bağladıkları ipi çözmeye çalışıyordum.
"Bu saçma yalana inanmadığımı biliyorsun sanmıştım." diyerek tekrar bantı yapıştırmak üzere yeltendi, ama konuşmaya devam ettim.
"Yalan değildi! Ben hiçbir zaman Elif'i sevmedim, sevmeyeceğim de. O kıza karşı içimde en küçük bir his bile oluşmadı." dedim çenemin titrediğini hissederken. Bu olanlara inanamıyordum. Doruk'un duraksadığını farkettiğimde, anlatmaya devam ettim. "O gece bu bara gelmiştim yine. Sarhoştum, kafam dağınıktı. Önümü bile zor görüyordum sarhoşluktan. Bu sokağa geldim arabamı ararken. Sonra Elif'in daha yanıma geldiğini bile farketmeden dudaklarıma yapıştı." dedim. Ellerimdeki ipler çözülmek üzereydi.
Gözlerini kapadı Doruk. Düşündü, ve o sırada Selin'e kaydı gözlerim. Yine ağlıyordu, haklıydı. Üstelik birazdan bu adamın dudaklarına yapışacağını, o dudaklarını kirletmek istediğini bilmiyordu daha.
Ki öğrenmeyecekti de.
"İşte inanmamakta direttiğin olay. Ama gerçek olan bu! Sürekli kendini kandırarak yaşayamazsın Doruk. Şimdi bırak bizi de, gidelim." dedim biraz daha rahatlamış bir şekilde. Sonunda ona düzgünce anlatabilmiştim olayı, artık anlamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Fiksi Penggemar"Koca gözlü kız kaybetti kendini gözlerinde uzayı taşıyan bir adamın mavilerinde..." --- Biz Uzay ve Gece, Ali ve Selin'dik. Gökyüzündeki birbiri için parlayan iki yıldızdık. Birimiz ışığını kaybederse, diğerimiz de sönerdi. Birbirimize aittik. Kalb...