1 hafta geçmişti.
Koskoca 1 hafta olmuştu Selin'i yanımda hissetmeden geçen. Onun kokusunu duymadan uyandığım bir hafta.
Telefonumu çıkarıp gittiğinden beri yaptığım gibi yine bir günaydın mesajı atmaya karar verdim.
Gönderilen: Gece'm
Günaydın meleğim ❤️Mesajı gönderdikten sonra üstümü hızlıca giyindim ve uzun süredir astığım okula, teyzemin ısrarlarına dayanamadığım için gitmeye karar verdim. Okul benim için önemli değildi, zaten babamın mesleğini devam ettirecektim.
Kahvaltı yapmadan direk okul yolunu tuttum ve okula doğru sürmeye başladım. Telefonumun çalma sesi geldiğinde cebimden bir hamlede çıkarıp açtım kim olduğuna bakmadan.
"Aşşşşkkıııımmm!" diyen Selin'in sesi kulaklarımda yankılandığında gülümsedim ve cevap verdim.
"Ne bu neşe? Ben yokken bir şeyler mi oldu yoksa?" diyerek mızıkçılık yaptım, onun hoşuna gideceğini biliyordum.
"Yaa, evet. Her gece farklı bir partiye gidiyorum Ali'cim. İyi ki gelmişiz İzmir'e valla."
Gerçek olmadığını bilsem de, kıskançlık yanım ağır bastı ve arabayı biraz daha hızlandırarak cevap verdim.
"Vaay, demek öyle Selin Hanım. Bende hergün Elif'le takılıyorum işte." diyerek güldüm. Nasıl kıskandığını tahmin etmek zor değildi.
"YA ALİ!" diye cırladığında, telefonu hafifçe kulağımdan uzaklaştırdım gülerek. "Şaka şaka. Kızım ben sensizlikten ne yapacağımı şaşırdım bir haftadır. Acilen yanıma gelmen gerek senin." dedim arabamdan inip ve okulun kapısına doğru ilerlemeye başladım.
"Off, bende çok özledim. Deliler gibi özledim böyle hemde! O maviş gözlerine bakmayı özledim." dediğinde Selin, içten bir gülümseme yerleştirdim suratıma.
"Eh, bakalım. Belki bir mucize olur, erkenden buluşuruz, ha?" diyerek dolabıma yöneldim bana selam veren arkadaşlarıma gülümseyerek. Telefondan Selin'in gülme sesi geldiğinde, eşyalarımı hazırlamak üzere kapatmaya karar verdim. "Öptüm o güzel yanaklarından. Sonra ararım tekrar." diyerek kapattım telefonu o da cevap verdikten sonra ve ilk ders olan biyoloji kitaplarını alıp sınıfa doğru ilerledim.
---
Ali telefonu kapattıktan sonra, bende suratımda geniş bir gülümsemeyle kahvaltıya indim. İstanbul'dan ayrılmak ne kadar üzücü olsa da, İzmir sonuçta benim gerçek evimdi. Ali'nin olmaması dışında, burada olmaktan hiç şikayetçi değildim. Güzel bir şekilde kahvaltımı ettikten sonra, kitap okumak için odama çıktım. Uzun süredir kitap okuyamıyordum. Zevkini doyasıya çıkarmak için kulaklığımı takıp yavaş parçalardan herhangi birini açtım ve kitabımı açıp sayfalarının kokusunu içime çektim. Kitap kokusu, her zaman en özeliydi benim için. Mesela bir kitap alırken arkasını okumadan önce, sayfalarını koklardım hoşuma gidip gitmediğine bakmak için. Biliyorum, garipti ama böyle bir huyum vardı işte.
'On yedinci yılımın kış aylarının sonunda annem depresyonda olduğuma karar verdi; muhtemelen evden nadiren çıktığım, yatakta oldukça fazla vakit harcadığım, aynı kitabı tekrar tekrar okuduğum, seyrek olarak yemek yediğim ve son derece boş olan vaktimin oldukça büyük kısmını ölümü düşünerek geçirdiğim için.'
Evet, girişi oldukça ilgi çekiciydi. Hem ayrıca, resmen Ali olmadan benim ruh halimi anlatıyordu.
İki saat boyunca kitap okudum, ta ki annem kapıyı çalıp içeri girene kadar. "Anne?"
"N'apıyorsun güzel kızım?" dedi annem gülümseyerek ve yanıma oturdu yatağımda. Bende gülümsedim.
"Hiç öyle yatağımda halay çekiyordum. Ne yapabilirim ki?" diyerek dalga geçtim annemle.
"Vaay, neşemiz yerinde. Ali'yle mi konuştun yoksa?" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Annecim, her şeyde Ali muhabbetini açmasan?" dedim konudan sıkılmış gibi görünmeye çalışarak. "Ya bu arada, bak yine aklıma getirdin. Artık o fotoğrafları kimin sana verdiğini söyler misin?"
Annem kaşlarını çattı. "Hangi fotoğraflar?" sorusuna karşılık gözlerimi devirdim abartı bir şekilde.
"Bence gayet iyi biliyorsun."
"Of, tamam. Anlatıyorum o zaman." dedi annem hafif gergin bir şekilde. Kualklarımı dört açıp annemi dinlemeye başladım.
"Ben zaten ikinizin arasında bir şey olduğundan şüpheleniyordum Selin." diye direk konuya girdi annem. "Ama sana sende biliyorsun. O benim kocamın oğlu, senin üvey abindi. İlk önce böyle bir şey yapmazsınız diye düşündüm, ama emin olamadım. Son zamanlarda ikiniz de birbirinize farklı bakıyordunuz falan, hafiften anlamıştım yani..."
Senin üvey abindi. Ah be anne, değil! O senin kocanın oğlu değil!
"Neyse, siz hiçbir şey söylemeyince, bende Haluk'un adamlarından birinden sizi takip etmesini istedim."
"ANNE!" diyerek çıkıştım bir anda. "Ciddi misin? Böyle bir şey beklemezdim senden." diyerek kırıldığımı belli ettim, ama annem pek de etkilenmişe benzemiyordu.
"Of Selin, iyi ki de takip ettirmişim. Yoksa siz hala beraber olacaktınız." dedi annem sessizce, ama ben duymuştum. Ayrıldığımızı mı düşünüyordu?
"Anne biz-" derken annem bir enerjiyle yatağımdan kalktı.
"AYY! YEMEĞİ UNUTTUM!"
---
"Abi benim gidip Selin'i görmem lazım. Acil yani."
Savaş dediklerim karşısında bir kez daha ofladı ve baygınca aynı şeyi tekrarladı. "Ya oğlum, gidemeyiz! Haluk falan nasıl izin verecek? Öğrenirse valla öldürür bizi."
Ve bende bir kez daha deminden beri yaptığım gibi yanına gidip dürttüm Savaş'ı. "Ya annenle konuş, bir süreliğine idare etsin. Hadi ya!" diyerek sırtını sıvazladım. "Hem... Sende Nazlı'yı görmüş olacaksın işte, fena mı?" dedim daha da gaza gelmesi için. Gözleri parladı ve bir enerjiyle kalktı.
"Bak oğlum, tamam. Gidip annemden ikna etmesini söyleyeceğim. Ama yakalanırsak valla seni yakarım." dedi Savaş. Güldüm ve omzuna vurdum sert olmayan bir şekilde.
"Adamsın be, adam!"
Bekle beni Gece'm, yanına geliyorum!
---
Arkadaşlar sizi çok bekletmemek adına hızlıca bir bölüm yazdım. Aslında bunu tamamlayıp haftasonu atmayı planlıyordum ama hemen paylaşmak istedim 😂
Geçen bölüme gelen oy ve yorumlar beni çok mutlu etti, aynı performansı bekliyorum djfkdkjfjfjdjdjd 😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Fanfiction"Koca gözlü kız kaybetti kendini gözlerinde uzayı taşıyan bir adamın mavilerinde..." --- Biz Uzay ve Gece, Ali ve Selin'dik. Gökyüzündeki birbiri için parlayan iki yıldızdık. Birimiz ışığını kaybederse, diğerimiz de sönerdi. Birbirimize aittik. Kalb...