Kendimi müziğe kaptırmış bir şekilde Nazlı'yla beraber dans ediyordum. Etraf çok kalabalıktı ve çok fazla yaşıtım vardı, bunlar büyük ihtimalle Ali'nin çevresiydi. Aralarında saçları sarıya kaçan, uzun boylu bir çocuk dikkatimi çekmişti. Bu, bir kaç gün önce Ali'yi yanına çağıran çocuktu. Yanında bir sürü kız vardı gülerek onu izleyen, ancak bir kız hepsini kesecek gibi bakıyordu oğlanın koluna girmiş bir şekilde. Gidip tanışmaya karar verdim.
"Nazlı, ben gidip bir şeyler alacağım. Birazdan dönerim." dedim ve cevabı beklemeden o çocuğun yanına doğru ilerlemeye başladım.
"Selam!" dedim neşeli bir şekilde. "Ben Selin, memnun oldum." dedim çocuğa el uzatıp. Yanındaki kızlar bana uzaylıymışım gibi bakıyorlardı. Eh, kıskanıyorlardı belli ki. Bir Selin Yılmaz olmak zor tabi kızlar, malum suratınıza badana yapsanız bile bir ben olamazsınız.
"Emre." dedi çocuk ve elimi sıktı bana gülümseyerek bakarken. "Daha önce görüşmüş olabilir miyiz?" dedi bir kaşını soru sorarcasına kaldırıp bana bakarken.
"Ah, evet. Bir kaç gece önce Ali'yle gelmiştim bir bara. Sende yanına çağırmıştın onu, beni bırakıp gitmiştiniz." dedim bozuntuya vermeyip gülümserken.
Emre utanmışa benziyordu. Bir eliyle gözlerini ovuşturup, "Ah, çok pardon ya. Önemli bir şey söyleyecektim." dedi ve göz kırparak devam etti. "Yoksa senin gibi güzel kız hiç gözümden kaçar mı?"
"I-ıh " dedi Emre'nin koluna girmiş kız kendini belli etmek istercesine. "Bende Tuğçe, Selin'cim." deyip gülümsedi ama bu gülümseme pek arkadaş canlısı gelmemişti.
Tuğçe denen kızı takmadım ve Emre'nin dediği iltifata karşı gülümsedim, iltifata açıktım sonuçta.
"Bu arada, Ali'nin arkadaşı mısın? İlk defa çevresinde görüyorum da seni." diye sordu. Resmen diğer kızları unutmuş, bana odaklanmıştı şu an. Umursamadım ve Emre'yi cevapladım. "Yeni üvey kardeşiyim." derken içimde değişik hisler olduğunu farketmiştim.
Değişik hisler.
"Aa, o Selin. Evet bahsetmişti senden. Bu arada, Ali nerede?" diye sordu.
Birincisi, Ali benden mi bahsetmişti? Beni umursamaduğını sanıyordum, açıkçası Ali'nin yanındayken kendimi bazen görünmez olarak bile hissedebiliyordum. İkincisi ise, cidden, Ali neredeydi?
Saat gittikçe ilerliyordu ve Ali hâla ortalıklarda yoktu.
"Hiç bilmiyorum." dedim. Emre, tanıştığıma memnun oldum. Ben birazdan gelirim, ikizim bekliyor." diyip gülümsedim ve yanlarından ayrılırken telefonumu çıkarıp Ali'nin numarasını tuşladım.
İkinci çalışta açtı. "Selin?" dedi, sesi kötü geliyordu.
Kırılmış geliyordu.
"Ali?" diye sordum. "Şey, iyi misin sen?" Nerede olduğu bir an hiç umurumda olmadı, şu an sesi hiç iyi gelmiyordu, bir şey olmuş olmalıydı.
"Selin." dedi tekrar. Nefes verişini duydum. Bir an duraksadı ve sordu. "Nerdesin?"
"Şey, aslında bende bunu sormak için aramıştım seni. Partideyim. Sen nerdesin?" dedim. Çok büyük bir Ali'nin yanına gitme isteği baş göstermişti o an içimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Fiksi Penggemar"Koca gözlü kız kaybetti kendini gözlerinde uzayı taşıyan bir adamın mavilerinde..." --- Biz Uzay ve Gece, Ali ve Selin'dik. Gökyüzündeki birbiri için parlayan iki yıldızdık. Birimiz ışığını kaybederse, diğerimiz de sönerdi. Birbirimize aittik. Kalb...