-13- Başkan

1.3K 84 7
                                    

"Başkanlık seçimleri başlayacakmış." dedi Tuğçe bana beraber yürürken. "Adaylar kimmiş?" diye sordum. Hah, söylese de tanımayacaktım büyük ihtimalle ama sormuştum işte.

"Daha belli değil. İsteyenler okulun girişindeki kutuya isimlerini yazıp atıyorlarmış. Yarın da adaylar belli olacak." diye cevapladı beni Tuğçe.

"Şu ismini yazanları hiç anlamıyorum ya. Okul başkanı olanlar benim gözümde her zaman inek olurlar." dedim sınıfta sırama geçip. Tuğçe de masamın üstüne oturdu ve sohbete devam ettik.
"Sen öyle san kızım. Geçen sene başkan Doruk'tu." deyip göz kırptı.
"Doruk mu?" diye sordum, inanması güçtü. Doruk'un okulda ciddi bir popülaritesi vardı çünkü.
"Evet." dedi gülümsemeye devam ederken. "Senin bildiğinin aksine, bu okulda başkan olmak, popülariteyi arttırır. Herkes seni tanır çünkü."

İzmir'deki okulumda hiç böyle değildi, hatta çoğu kişi başkanın kim olduğunu bile bilmezdi. İlgimi çekmişti bu 'çevre genişletme' olayı. İşime yarayabilirdi.

Adımı yazsa mıydım ki?

"Ne o? Yoksa adını yazmayı falan mı düşünüyorsun?" diye sordu.

"Bilmiyorum, olabilir." dedim gülmeye devam ederken.

Bir süre havadan sudan sohbet ettik Tuğçe'yle. Sonra konu okulun yakışıklı erkeklerine açıldı. "Ali Mertoğlu'nu tanıyor musun?" diye sordu ilk önce. "Of, o gözleri... Çok taş! Taş ne kelime hatta, kaya, meteor!" dedi kahkaha atıp.

"Tanıyorum." dedim Tuğçe'ye ve devam ettim. "Hatta inanır mısın bilmiyorum ama, üvey abim." dedim.

Tuğçe'nin gözleri yuvalarından çıkacak kadar açıldığında kahkaha attım, cidden komik duruyordu çünkü.  "Haklısın, inanması zor." Tuğçe bir süre şaşkınlıkla bana baktıktan sonra konuştu. "Oha! Sen ciddisin!" diye bağırdı bir anda. "Oha!"

Kısa bir süre 'oha', 'yuh', 'inanamıyorum' sözlerinden sonra şoku atlattığında sonunda gerçekten cümle kurmayı başarabilmişti. "Selin var ya, kardeş olmasanız, kesin sizin sevgili olmanız için falan uğraşırdım. Sen acayip güzelsin ve o da acayip yakışıklı. Şansa bak!" dedi Tuğçe kahkahalarının arasından.

Tamam Tuğçe, yavaş gel.

'Zaten öyleyiz.' demek gelse de içimden, sustum ve gözlerimi devirdim. "Ders başlıyor."

---

Ders çıkışı, Selin'i bulmak üzere sınıftan çıktım öğle teneffüsünde. Daha şimdiden özlemiştim onu ve dün geceden beri konuşmamıştık. Dolabına doğru ilerledim on birinci sınıfların katına indiğimde. O sırada karşıdan Tuğçe'yle beraber geldiklerini gördüm.

"Aliş!" diye şakıdı Selin. Beni gördüğüne mutlu olduğunu hissedince bende gerçek bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Ona doğru ilerledim ve kollarımı beline sararak sıkıca sarıldım. "Nasılsınız?" dedim Tuğçe'nin de burada olduğunu hatırlayarak ve ellerimi ceplerime sokup havalı bir şekilde durdum karşılarında.

"İyiyiz. Aa, Ekin geliyor. Ben onun yanına gideyim en iyisi." derken arkasını döndü Tuğçe ve gülümseyerek gitti yanımızdan. Selin'le baş başa kalmıştık. "Şaşırdım valla, Doruk'la beraber değildiniz." dedim dalga geçerek. Selin ilk önce gözlerini kocaman açıp baktı bana, sonraysa kıstı gözlerini beni tehdit edercesine. "Ne fark eder? Gidemez miyim yanına?" dedi kollarını birleştirip. Resmen şu an trip atıyordu bana, durduk yere hemde.

Uzayın GecesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin