9. Bölüm: "Gitarlı çocuk..."

11.3K 534 29
                                    

Bardan sonra aklım allak bullak bir şekilde döndüm yine eve. Ne zaman Efken ile konuşsam yada onun yakınında olsam her zaman öyle oluyordu. Sorun bende mi yoksa Efken demi onuda bilmiyorum. Ama kesin sorun bendedir çünkü bunu da tıpkı o işler gibi tam beceremiyorum.

Eve geldiğim gibi hızla odama çıktım annem ve babam ise ortalıkta yoktu zaten. Biz evde yokuz diye herhalde yine bir yerlere eğlenmeye veya Mina teyzem ve Aras amcamlara gitmiştir. Odama çıktığım gibi ben olmayan benin üstünü değiştirip duş alıp eski halimle yatağıma uzandım. Galiba bir daha asla ben ve Efken diye birşey olmayacak çünkü bunu hissediyorum ve biliyorum. Yakışıklı bir çocuk pasaklı bir sarışına neden baksın cevap yok... Çünkü bakmaz istese bile bakamaz. Çevresinde o kadar güzel kızlar varken bide asla bana bakmak bile istemez. Daha fazla düşünüp üzülmemek adına kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Sabah uyanıp yine klasik bir şekilde giyinip kahvaltı masasına indim. Ailemin her zaman olduğu gibi yine bugün keyifleri yerindeydi. Ama benim keyfimden çok moralim bozuktu. Düşünüp bir yol bulamamak artık beni sıkıyordu.

Ailem ile vedalaşıp yola çıktım. Gerçekten hava almak, gezmek birazda olsa beni rahatlatıyordu. Ama bugün ilk defa okulumu ekip herzaman beni rahatlatan ikinci evim olan ağacıma doğru ilerledim. İşte burası benim için huzurun tanımıydı. Evimizin arka tarafında bulunan ormanlık alanda benim özel yerim. İki aydır oraya gitmiyordum. Belki orası benim düşünmemi ve azda olsa rahatlamamı sağlar. Evimize ikiyüz metre uzaklıktaydı. Bir ağacın orta tarafına düz bir tahta monte etmiştim çıkış veya iniş için herhangi birşey yapmadım yada ağaç ev misali bir barınak hiçbiri yoktu. Ağaca çıkıp etrafı izleyip o şahane doğa sesi ile rahatlıyordum. Kim böyle bir harika karşısında huzursuz olur ki ?

Ağacımın yanına geldiğimde çantamı yere atıp zorlanarakta olsa çıktım. Yerime oturup çevreyi izlemeye başladım. Gözlerim kapalı anın tadını çıkarırken duyduğum gitar sesi ile düş aleminden çıktım. Ağacımın tam altında bir çocuk ve elinde gitar ve çok güzel bir parça çalıyordu bu alanda tam rahatlayacak bir melodiydi. Ama bu çocuk kimdi? Ve ne işi vardı benim ağacımın dibinde?

Çocuk gitarı bırakıp çaldığı melodiyi bitirdiğinde bende onu tebrik etmek amacıyla alkışladım. Kafasını kaldırıp benim olduğum yere şaşkın gözler ile bakmaya başladı.

"Ne işin var senin orada?" Diye sordu. Benim ağacımda bana hesap soruyor birde terbiyesiz. Yüzü çok sevimli ama yaptığı kabalık çok ayıp.

"Asıl senin ne işin var benim ağacımın dibinde?" Diye sordum bende."Buraya tam iki yıldır geliyorum ben. " diye de açıkladım. Anlamış bir şekilde yüzüme baktı. Ardından ağaca tırmanıp yanıma geldi.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen in hemen ağacımdan. " dedim sinirle hiç istifini bozmadan yanıma kuruldu.

"Ne yüzsüz birisin sen be." Dedim o ise sadece gülümsedi.

"Bende iki aydır geliyorum buraya. Bu ağacın birine ait olduğunu anlamıştım zaten ama bir kıza ait olacağını hiç düşünmedim. Geldiğimde bu ağaç dikkatimi çekti çünkü gerçekten rahatlatıcı bir havası var. Buraya kafamı dağıtıp hayatın gerçeklerinden uzaklaşmak için geliyorum. " diye açıkladı.

"Bu yaşta ne gibi sorunlar olabilir ki hayatında?" Diye sordum dayanamayarak çünkü gerçekten yüzünde hayattan bezmiş bir tip vardı.

"Nemi olabilir? Ne yok desek daha kısa olur. Annem ve babam ben küçükken öldü. Kız kardeşim ile ortada kaldık halam bize bakmayı kabul etti ancak kardeşim sakat olduğu için hergün yakınıyordu ve beni başka işlerde çalıştırıp ona para getirmemi istiyor kardeşimin velayeti onun üstünde olduğu için birşey yapamıyorum farklı farklı işlerde çalışıp ona para götürüyorum. Ne kadar çok para o kadar iyi bir bakım ne kadar iyiyse artık. Küçüklüğümden beri bu böyle devam ediyor. Ve ben artık bıktım kardeşimin acı çektiğini biliyorum ama birşey yapamıyorum ne kadar para götürsemde birşey değişmiyor. Kardeşim reşit olmadığı için elim kolum bağlı ama değişen hiçbir şey olmuyor. Ve ben yine başaramadım. " dediğinde yaşadıklarına üzüldüm.

"Üzgünüm.." diyebildim sadece. Bu anlattıklarından sonra ne denilebilir ki? Benim hayatım süper bir şekilde ilerliyor ve ben aptal bir şeyi sorun ediyorum kendime. Oysa hayatta ne gibi bilinmezlikler var...

"Ee senin ne gibi bir sorunun var da buraya geliyorsun?" Diye sordu bana. Az öncenin aksine yüzünde tatlı bir gülümseme vardı ve bu gülümseme ona çok yakışıyordu.

"Güzel bir giyim tarzım yok. Diğer insanlara hatta kendi ailemde bile çok kötü bir giyim tarzım var. Giyinmeyi beceremiyorum bile. Birini seviyorum onu nasıl etkileyeceğim hakkında hiçbir fikrim ise yok. Senin anlattığına oranla çok saçma bir sorun oldu kusura bakma. " dedim mahçup bir şekilde. Onun hayatında ne kadar zor şeyler var benim anlattığıma bak...

"Saçmalama istersen insanlar istedikleri ve mutlu oldukları hayatı yaşamalı. Sen bu halinden mutlu değilsin ve bu yüzden hayattan zevk alamıyorsun. Ama ben sana yardım edebilirim..." Dediğinde şaşkın gözler ile ona bakmaya başladım.

"Nasıl yardım edeceksin?" Diye sordum merakla. Bana dönüp tekrar o tatlı gülümsemesini yüzüne taktı.

"Giyim konusunda ve hatta bir erkeğe nasıl davranmam gerektiği konusunda yardımcı olacağım. " dedi basit birşey söyler gibi.

"Peki nasıl?" Dedim hevesle.

"Yarın tam bu saatte tekrar buraya gel bende geleceğim herşeyi sana yarın anlatırım."diye fikir yürüttüğünde mantıklı geldi bana.

"Tamam anlaştık. Bu arada adın ne?" Diye sordum. Belki çok görüşmemiz olacak ve ben halen onun ismini bilmiyorum...

"Anıl Toprak" dediğinde neden soy isimini söylediğini anlamadım neyse bir bildiği vardır.

"Masal Civanoğlu" dedim bende ve elimi uzattım.

"Soy isime gerek yoktu ama neyse" dedi ve elini uzattı.

"Ama sende söyledin" dedim şaşırarak. Bir anda kahkaha atmaya başladı. Ne dedim ki ben?

"Gerçekten çok safsın Masal. İki ismim var Anıl ve Toprak genelde Toprak ismini kullanırım ama sen nasıl rahat ediyorsan öyle seslen" dediğinde ne kadar aptal olduğumu anladım birkez daha.

"Kusura bakma anlayamadım. Neyse benim gitmem gerek. Görüşürüz Toprak. " dedim ve ağaçtan atladım. Yerde bulunan çantamı alıp sonkez Toprağ'a baktım. Elini kaldırıp el salladı bana.

"Görüşürüz Masal" dedi. Bende arkamı dönüp oradan uzaklaştım.

Herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır. Belki benim hayatımda bulunan dönüm noktası da budur. Toprağ'ın karşıma çıkması bir tesadüf değilde bir kaderdir belki. Beni değiştirip farklı bir ben yaratabilir ve hayata daha farklı bakmamı sağlar. Bunların hiçbirini bilemiyorum ama bekleyip göreceğim herşeyin bir yeri ve zamanı vardır...

Efken'den

Hayat bana hiçbir canlı varlığa acımama mı öğretti. Kimsenin masum olmadığını ve herkesin kendini düşündüğünü gösterdi. Mutlu olmayı birtek kendileri için istediklerini öğretti. Acı çektirmeyi öğretti. Bende öyleyim bana bu hayatı yaşatanlara sonuna kadar hatta son nefeslerine kadar acı çektireceğim. Benim hayatımı boka çeviren insanların hayatını aynı şekilde boka çevireceğim. Hiçbir zaman gülmek olmadı benim hayatımda. Herkes gibi mutlu bir ailem olmadı buna izin vermediler bende izin vermeyeceğim... Hayatlarına kâbus gibi çökeceğim.

Evden çıkmadan önce annemin sözlerini işittim kulaklarımda...

"Sakın acıma Efken ve onların hayatı mahfolana kadar durma. Çünkü onlar durmadı ve onlar mutluyken sen mutsuzsun bunu sakın aklından çıkarma..." Diyen anneme kısa bir bakış atıp çıktım.

Evet duramayacaktım ve asla acımayacağım...

İnstagram hesabım: gul_ckrr

KALP YANGINI (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin