47. Bölüm: "Acı..."

2.2K 89 14
                                    


"Kanatları varmış kalbin;
sevince uçar, sevilmeyince göçermiş."

Dönülmüyor hiçbir zaman geriye. İstesende gidemiyorsun. Çünkü seni o güne bağlayan birçok şey vardır... Acı çeksende, çekmesende geriye dönüş diye bir ihtimal veya yol yoktur yaşadığımız dünyada. Artık dünkü sen olamıyorsun. Her yaşanılan olaylar geçilmez bir iz gibi kalıyor ömrümüz boyunca hayatımızda. Bedenimizde ve zihnimizde taşıyoruz onu bir ömür boyu.

Yıprattı artık herşey beni. Eski ben olamıyorum. Bir insanın düşüncelerine kadar tepeden tırnağa herşeyi değişir mi hiç bir gün içinde? Eski ben buna 'asla değişemez' cevabını verirdi. Fakat şimdiki cevabım eskisinin yanında bambaşka bir şeydi. Çünkü değişiyordu. Bazı yaşanılanlar insanı gün gün mutluluğa boğarken, bazıları gün gün ölüme daha da yaklaştırıyor. Yaşayarak bizzat bu deneyime sahip oldum. Her geçen gün ölüme daha çok yaklaştığımı hissediyorum... Bu kadar acı vermek zorunda mıydı?

Artık tek bir insan sesine dahi hayatımda tahammül edeceğimi sanmıyorum. Yalnız olmak yanlış bir kalpte olmaktan iyidir her zaman. Yalnız olmayı seçiyorum bu dakikadan sonra. Hayatımın geri kalanında yalnız olmak her zaman iyidir. Gerçi bu günden sonra düzgün bir hayata sahip olabilecek miyim onuda bilmiyorum. Hayatımın katili gün gün çok sağlam acılar biriktirmiş. Onları aşmak imkansız gibi birşey... Aşılacak bir yanı var mı orasıda tartışılır.

Dört duvar... Binbir acıların ve kişilerin gizli olduğu dört duvar. Hayatımda hiç bu kadar düşünecek vaktim olmamıştı. Şu an bomboş düşünecek, hatta düşünerek kafayı yiyecek kadar  bol vaktim var burada. Ne kadar zaman geçti onu bile bilmiyorum. Her geçen saniye acım dahada diniyor ve ben hissizliğe yaklaşıyorum. Ne gülüyor nede ağlıyorum. Karşımda bulunan duvarlara bakıp saatlerce düşünüyorum sadece... Hissizliğe ulaşacak kadar çok düşünüyorum hatta. Düşünmeyide yavaş yavaş bırakacağım artık. Düşünülecek bir hayatımın olduğunu düşünmüyorum artık.

Kapı gıcırtısı seslerini duyduğum zaman kafamı önümden kaldırıp gelen kişiye baktım. Asrın yüzünden yamuk bir gülümseme eşliğinde bana bakarken bir yandan da kapıyı açıyordu. Ne olduğunu anlamadan kaşlarım çatık bir şekilde ona bakıyordum. Sonunda kapıyı açtığı zaman içeriye iki adım atıp önümde durdu.

"Ne yalan söyleyeyim Masal misafirliğinin bu kadar kısa süreceğini tahmin etmedim. Gerçekten çok şanslısın. " diyerek göz kırptığı zaman ne demek istediğini anlamadım.

"Hı hı çok şanslı biriyimdir. " dedim sadece. O şans bana farklı yerleriyle gülüyor olmalıydı. Bu yaşadıklarımın çünkü şansla yakından uzaktan bir alakası yoktu.

"Serbestsiniz Masal hanım." Diyerek güldüğü zaman gözlerim ve ağzım eş zamanlı açılarak Asrın'a baktı. Ne saçmalıyordu bu adam? Ne demek şimdi bu? Bu kadar kısa sürede çıkmakta neyin nesiydi böyle? Oyun mu oynuyor bunlar benimle?

"Ne demek oluyor bu?" Dediğimde Asrın kafasını yana yatırıp gözlerini kısıp bu defa bana bakmaya başladı.

"Çıkıyorsun diyorum Masal bunun neresini anlamadın?" Dediğinde haklı olduğuna kanaat getirdim. Yalnız benim merak ettiğim farklı bir durum vardı. Bu kadar kısa sürede çıkmam nasıl oluyordu?

"Dediklerinizi çok iyi anladım ben fakat neden bu kadar kısa sürede çıktığımı merak ediyorum." Dedim.

"Efken ve Vural gelip ifadelerini değiştirdi. Olay kısmen açıklığa kavuştu diyelim. Tabi yanlış ifadeden dolayı Vural ve Efken'i bir süre burada misafir edeceğiz." Dediğinde onun ismini duymam bedenimde garip şeylerin olmasına neden oldu.

KALP YANGINI (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin