"Bir ümidim olsa ömür boyu beklerdim..."
Üç nokta gibidir acılar. Ne zaman biteceği belli olmayan ve sonsuza kadar devam eden üç nokta gibi... Hayattaki acıların ardı arkası kesilmek bilmiyor. Sen o gün içinde yaşadın bitti diyorsun bir daha olmaz diyerek yoluna devam ediyorsun azda olsa toparlanıyorsun. Sanki acılar bu anı bekliyormuş gibi tekrar karşımıza çıkar ve ikinci çelmeyi takar. Düş kalk düş kalk nereye kadar... Bunun cevabını kim verebilir bana?
Acılara merhem olan kişileri ararız ardından. Bulduk deriz, ona kapılıp gideriz ama doğru kişi mi peki o bulduğumuz insan? Genelde doğru kişi olmaz. Ondan da üçüncü çelmeyi yeriz ve bizi kaldırana helal olsun... Benim hayatımda öyle. Güvenip arkasından gittiğim insanlardan sürekli bir hasar aldım. Umudumu Buket'in ölümü ile kestim kendimi dünyadan soyutladım ve şimdi asla bana merhem olmaz dediğim kişi tarafından iyileştirildim.
Buket'in ölümü hafızama bir milat gibi işlendi. Onu asla ama asla unutamayacağım. O soğuk toprağa bedenini bırakıp sıcacık yatağıma girdiğim anım asla aklımdan çıkmayacak. En yakın arkadaşım öldü benim... Hemde gözlerimin önünde ... Ardında acılı bir aile, acılı bir dostunu bırakarak gitti. Her anım onu düşünmek ile geçiyor artık. O yokmuş sanki hiç olmamış gibi devam edemiyorum hayatıma. Tek istediğim umarım ruhu rahat bir şekilde uyuyordur soğuk toprağın altında.
Okul için üzerime beyaz kısa tişört, siyah pantolon, kolları püsküllü ceket, beyaz ayakkabı ve çizgili sırt çantası kombinini giydim. Saçlarımı düz yapıp hafif bir makyaj ile hazırdım. Çantama bir kaç eşyamı koyup evden çıkmak için odamdan çıktım. Dış kapıyı açıp evden çıkış yaptım. Evimizin önünde bekleyen Efken'in siyah lüks arabasının kapısını açıp ön koltuğa bindim. Efken uzanıp yanağımdan öpünce bende aynı şekilde ona karşılık verdim.
"Bugün nasılsın Masal?" Diye soran Efken'e dönüp hafif gülümsedim. İyi olmalıydım ben artık.
"İyiyim... Sayende." Diye yanıtladım. Şimdi siz diyeceksiniz iki düşman olan bu ikili nasıl olurda bu kadar birbirine yakınlaşır ve bu derece iyi anlaşır. Ben hemen anlatıyorum...
Kabusun yaşandığı gün... Üstünden tam bir ay geçti. Buket'in kanlar içinde bedeni ayaklarımın önünde tuzla buz olduğu gün... Her şeyin değiştiği gündü o gün benim için. Buket düştükten sonra bana sahip çıkan, destek olan tek kişi vardı yanımda Efken. Bana destek olup acımı paylaşan sevdiğim adam...
Buket'i hastaneye nasıl götürdüğümüzü inanın hiç hatırlamıyorum. Yanında sadece Efken vardı ve ben her dakika ona sarılıp deli gibi ağlıyordum. Hastanede bir köşede beklerken koridorda bir anne ve babanın ağlayışları doldu kulaklarıma. Esma hanım. Buket'in annesi yanıma gelip ellerimi tuttu göz yaşları içinde ve bu soruyu sordu.
"Yalan olduğunu söyle Masal. Kızım intihar etmedi. Bunu söyle bana..." Dedi gözyaşları içinde. Tam o anda doktor çıktı ameliyathaneden ben ne cevap vereceğimi düşünürken doktorun konuşması hepimizin yıktı.
"Buket Çağlayan'ın ailesi kim?"
"Biziz..."
"Maalesef Buket hanımı kaybettik bize geldiği zaman tüm fonksiyonları işlevini kaybetmişti. Başınız sağolsun cenaze işlemleri halledin lütfen. " Doktor ne kadar soğuk kanlıydı öyle. Ölen bir insan değil kedi sanki rahat ve sakin. Onun o cümlesi bizden bir ömür aldı sanki o ise umursamadan yoluna devam etti. Buket'te kendi yolunu çizip aramızdan ayrıldı.
Pes etmek bu kadar kolay mı? Küçük bir zorlukta çekip gitmek sorunlara çözüm mü? Değil... Olmadı olmayacakta... Ama bunu anlayana kadar çok geç oluyor insan hayatında. Buket'te bir hatanın kurbanı oldu...
![](https://img.wattpad.com/cover/59838958-288-k724079.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP YANGINI (Tamamlandı)
Teen FictionEvimiz ormanlık alanda ve evler birbirine uzak. Hayatımda hiçbir zaman hissetmediğim korkuyu hissediyorum. Arkamda bulunan kişinin bir erkek olduğuna eminim. Kim bilir bu ormanlık alanda bana neler yapar. O kadar aciz bir durumdayım ki kendime bile...