"Beklersin ve insanoğlu beklemenin en güzel haline şahit olur."
Nefret yakar, yıkar ve yok eder. Bir insanın nefretinin sonuçlarını defalarca gördüm. Nefret duygusunun getirdiği düşmanlığı ve sonucunda kararan hayatlara şahit oldum. Göze inen nefret perdesinin nasıl can yakıcı bir hale girdiğini gördüm.
Şimdi burada kollarımı göğsümde bağlamış halde Rıza'nın koyu yeşil koltuğunda otururken karşımda duran Canan'a tam da bu berbat duyguları hissederken en çok da kendime kızıyordum. Bu dünyada ki insanları sevmeleri için ömrümü feda etmeye hazır beklerken kendim burada sırf hissettiğim olumsuz düşünceler için bir kadına nefret beslemek bana ağır geliyordu. Canan'a karşı nefretim beslenip büyüyor ve ben buna engel olamıyordum. Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yanımda oturan Rıza haricinde kimse bu takıntılı halimi anlamasın isterdim ama mümkün değildi. Canan karşımızdaki koltukta oturan Ali'nin yanına oturduğunda bunun mümkün olmadığını anladım. Ali'ye gözümün içine baka baka yakın olmaya çalışmasından nefret ediyordum.
Bir elini Ali'nin dizine koyup "Nasılsın Bozok?" diye sorduğunda ben orada yokmuşum gibi davranıyordu.
Ali bir an bana baksa da sonrasında bakışlarını sert bir şekilde Canan'a çevirdi. "İyiyim," derken bir eliyle Canan'ın dizindeki elini tutup kenara itti. Yaptığı hareket bile içimi soğutamamıştı.
"Göremiyoruz seni," diyen Canan'a cevap vermeye tenezzül etmese de o kızın onun yanındaki varlığı beni sinirlendirmeye yetiyordu. Ben, buradaydım. Beni görmeli ve buna uygun davranmalıydı ama bu düşünceli davranışları da Canan'dan beklemiyordum.
Sinirden titreyen bacağımın üzerine bir dal sigara bırakan Rıza ile göz göze geldiğimde dudaklarını hareket ettirerek "Sakin ol," dese de bilmiyordu ki bu durumda sakin olmam imkansızdı.
Tüm her şey bitmişti de sanki benim tek derdim o kızın orada oturmasıydı. Traji komik düşüncelerime ben bile kahkaha atabilirdim. Ama onların traji komik düşünceler olması beni sakinleştiremiyordu. Sigarayı yine Rıza'nın uzattığı kibrit ile yakıp iki dudağım arasına aldım.
Bir anlık sessizliğin ardından "Hayırdır neden geldin Canan?" diye soran Nevzat kadar ben de merak ediyordum. Bir an da Rıza'nın evinde biten Canan'ın geliş sebebini bende merak ediyordum. Polislerden kaçarken en son güveneceğim insan bile olamayacak biriydi.
Ensesine gelen saçlarını bir eliyle arkaya attırıp "Rıza'ya Deniz'in son durumunu sormak için uğradım," derken sesindeki huzursuzluk beni gülümsetti. Ali gülümsemiş olmama şaşırarak bakışlarını bana çevirdiğinde Canan'a bakmaya devam ettim. O öylesine tatlı bir halde beni izlerken benim kafamın içinde geçenlerden bihaberdi.
Dumanın ağır ağır havada süzülmesini izlerken Canan'ın Ali'ye daha çok yakınlaşması içimdeki tüm ipleri kopardı. Gözümün önüne inen karanlık perde ile bir anda ayağa kalktım. Canan'a doğru attığım her adımla boğazımda bir el hissediyordum. Nefretim, beni nefessiz bırakmak istercesine boğazımı sıkıyordu. Yanlarına geldiğimde Canan da inadına yapar gibi başını bana bakmak için kaldırdı. Bir elini tekrar Ali'nin bacağının üzerine koydu. Bu sefer Ali'yi beklemeden Canan'ın elini tutup iten ben oldum. Ki itmek kelimesi hareketimi anlatamayacak kadar yumuşak kalırdı.
Hafifçe dizlerimi bükerek Canan'ın üzerine eğildim. "Bir daha ona dokunursan seni yakarım," diye tısladığımda Canan'ın şaşkınlıkla büyüyen gözleri beni gülümsetti. "O adam benim kocam." Bu cümlem ise Canan'ın dudaklarından bir şaşkınlık iniltisine sebep oldu.
Bir Ali'ye bir bana bakıp "Ne? Nasıl?" diye sızlanırken bir elimle çenesini kavrayıp başını sabitledim.
Ali, her an ayağa kalkıp beni durdurmak için koltuğun ucuna gelse de onu görmezden geldim. "Bir daha kocama dokunma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solumdaki Devrim [Tamamlandı]
General FictionBir rüya gördüm, baba. Bir tarafı uçurum diğer tarafı sen. Nereye gideceğime karar vermek çok zor geldi. Karnımda o uçuruma dair küçük bir iz vardı. Ben ona aittim. O da bana... Bir sana baktım bir de uçurumun güzelliğine. Senin güvenli kollarını...