65 - "Çizgi"

2.7K 218 62
                                    

"İnsanlar acıya sevinçten daha fazla dayanıyorlar."

Kemal Tahir

Bana bir define haritası verseler ve defineyi bulduğumda huzura kavuşacağımı söyleseler. Harita üzerinde net bir şekilde huzur işaretlense, ben tüm o yolun sonunda kendimi boş bir arazide bulurum. Üstelik bu duruma değil de huzuru bulsaydım işte o zaman ben şaşkınlık içerisinde olurdum. Bu bir kabulleniş değil, bu hayatın bana çizdiği çizgi gibi. Ben o çizgiden çıktığımı her düşündüğümde kendimi yine karmakarışık bir durumun içinde huzura uzak buluyorum.

Benim, bizim sadece biraz huzura ihtiyacımız var. Tıpkı, ölümcül bir hastalığa yakalanmış insanın son bir nefese duyduğu ihtiyaç gibi. Çölün ortasındaki adamın bir damla suya ihtiyacı gibi.

Düşünmek istemiyor lakin düşünerek kafamın içinde süreklilik haline gelen baş ağrılarına sebep oluyordum. Başımdaki ağrının artmasıyla başımı yastıktan kaldırdım. İçeriden gelen gürültüler ve bağrışmalar da başımdaki şiddetli ağrıya pekiyi gelmiyordu. Yataktan bacaklarımı hissizleşmiş gibi salladığımda içeriden gelen sesleri dinlemeye başladım.

"Geri zekâlı mısın kızım sen?" diye bağıran ses Nevzat'a aitti. Büyük ihtimalle yine Zeynep ile tartışıyorlardı.

Her biri geri dönmüş ve ev tekrar o kalabalık haline bürünmüştü. Bu kafamı dağıtmak için önceden çok iyi bir durumken artık seslere tahammül edemiyordum. Seslerinden kaçmak için ise her seferinde kendi kendime düşünmeye başlıyor ve kendimi her şeyden soyutluyordum. Kafamın içinde akıp duran bir şelale vardı. Şelaleye odaklandığımda dışarıdan gelenlere ya kendimi kapatıyordum ya da diğer sesler bana anlaşılmayacak bir mırıltı gibi geliyordu.

Zeynep, "Ben neden geri zekalı oluyorum acaba?" dediğinde ayaklandım. Halsiz bedenimle ayaklarımı halıda sürükleyerek kapıyı açtım. Ayakta durmuş tartışan Nevzat ile Zeynep beni fark etmediler. Rıza ise koltuğa uzanmış, kollarını başının altına almış uyuyor gibi duruyordu.

"Baban ile bir de ben konuşacağım," dedi Nevzat. Bu haline gülmemek çok zordu. Zeynep'in babası önce okulunu bitirmesi gerektiğini söylemiş ve neredeyse Zeynep'i buraya bile göndermeyi istememişti. Necdet Bey'in araya girmesiyle ki kısa bir süre daha kalmasına izin verilmişti. Nevzat ise bu olumsuz haber, Ali'nin alınmasının haberiyle beraber aldığı bu durum karşısında delirmiş gibi geziniyordu. Bağırıyor, sinirle küfrediyor ama o içindeki siniri bir türlü atamıyordu. Zeynep ile olan durumundan çok Ali kafasını meşgul ediyordu. Öyle ki Zeynep ile olan durumlarını ben yanında oldukça kullanmaya başlamıştı. Ali'yi düşündüğünü bilsem sanki daha fazla acı çekecekmişim gibi davranıyordu.

Zeynep, dudaklarını araladığında huysuzluğumu belli eden bir sesle "Bence ikiniz de geri zekâlısınız," diye mırıldanarak bir sandalyeyi çektim. Sabah kalkmayacağımı anlayan annem, masaya yemem için bir şeyler bırakmıştı.

Şaşkın gözleriyle bana doğru dönen Nevzat "Sen ne zaman uyandın?" diye sordu.

Bir parça ekmeği elime aldım. "Sesinizden uyunmuyor ki."

"Çok özür dileriz," diyerek yanımdaki boş sandalyeyi çeken Zeynep'e kısa bir bakış attım. Dudaklarımdaki tebessümden şaka yaptığımı anladığında gerginlikten kabaran omuzlarını düşürdü. Ben ne zaman odadan dışarıya çıksam evdeki herkesi genel anlamda bir sessizlik sarıyordu ve bu aslında fazlasıyla sinir bozucu bir durumdu.

Özür dilemesini duymamış gibi davrandım. "Sizin derdiniz ne?"

Derin bir nefes alan Zeynep "Babam," dedi. "Ya da Nevzat'ın durumu abartması da diyebiliriz."

Solumdaki Devrim [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin