54 - "Yol"

2.7K 232 50
                                    

"Biz aynı yolu bile farklı yürüyen iki insanız."

Güzel günler bir türlü gelmiyordu. Bir kaosun ortasında sürükleniyorduk. Çırpınışlarımız sonuçsuz kalırken daha çok batmamak elde değildi. Mayıs ayı tüm ülke çapında kötü bir ay olarak hafızalara kazınmaya süratle devam ediyordu. Her gün aldığımız ölüm haberleri, çarpışmalar ve tutuklanmalar artık evlerin içindeki gülümsemeleri de yakıp yıkıp tüketiyordu.

İnsanlar ölüyor ve diğer insanlar bu duruma müdahale etmiyordu. Belki de edemiyorlardı. Beraber bir yok oluşa sürükleniyor gibi duruyordu. Her şey ve herkes birbirine karışmış doğruyu ayırt edemiyor olmuştuk. Doğru kavramının anlamını bile yitirmiş olabiliriz.

Başımı kollarımın arasına alıp koltuğa uzandım. Ali eve ya gelmiyor ya da geç saatlerde geliyordu. Bensiz dışarda olduğunda uyumak da zorlaşıyordu. O uyuyamıyorken benim uyumam da zaten imkansızdı. Arkadaşları bir bir elinden kayıyor ve onların çırpınışları çoğu zaman işe yaramıyordu. Neredeyse hiç yemek yemiyor, uyumuyor ve gülmüyordu. Gülmesini de beklemiyorum ama kendini harap ettikçe odaklanamadığını anlamamakta ısrarcıydı.

Küçük Ali geldiğinden beri ona annelik yapma hayallerim havada kalmıştı. Neyse ki tüm sorumluluğunu annem ve babam seve seve almıştı. Ben de Bozok ve arkadaşları için savunma hazırlığı ile uğraşırken kendi ailemi yine aksatıyordum. Ali ile aynı yolda koşup birbirimizi görmeden yaşlanıyorduk.

Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Biraz uyumam ve kafamı toplamam gerekiyordu. Aksayan derslerime ve tutuklanan öğrencilerin savunmaları için yardım etmem lazımdı. Kapının zil sesiyle beraber gözlerim araladım ama çok geçmeden kapattım. Kimse ile uğraşmak ya da Ali ile alakalı nasihat dinlemek istemiyordum.

Babam "Hoş geldin," dediğinde Salih Amcam "Uyuyor mu?" diye sordu.

Uyuma numarası işime geldiğinden hareketsiz kaldım. "Uyuyor," diye cevap verdi babam. "Ne oldu? Sen neden okulda değilsin?" Babam, amcama soruyordu. Açıkçası ben de merak etmiştim.

"Okulda eylem var," diyen amcamın sesinde sıkıntı vardı. Eylemden haberim vardı ve aslında bunun için başta amcamı uyaran bendim. "Benim de buraya gelmem gerekiyordu," dediğinde gözlerimi hafifçe araladım. Bu ağır konuşmanın sonunda büyük bir bomba geleceğe benziyordu.

"Hayırdır ne oldu Salih?" diye soran babamın sesinden sonra koyu yeşil ceketinin cebinden bir kâğıt çıkardı. Kâğıdı sehpanın üzerinden babama uzatırken ben de yattığım yerden kalktım. Amcam gözlerini benden kaçırıyordu. Yanımdaki koltukta oturan babamın yanına yaklaşıp açtığı kâğıdı okumak için eğildim.

Bembeyaz bir kâğıt, her bir cümlesi yüreğime iğne gibi saplanıyor. Boğazımdaki kuruluğu engelleyemiyorum. Gözlerim doluyor ama ağlamak istemiyordum. Babam, geriye doğru yaslandığında onun hayallerinin de benimle beraber yok olduğunu biliyordum. Geriye doğru çekilip sırtımı koltuğa yaslıyorum. Hayallerim, bugün bitti.

Amcam suçlu kendisiymiş gibi kaçamak birkaç bakış atıyordu. Sehpanın üzerindeki sigara paketinden bir dal alıp yakarken gözlerimiz birbirine dokundu. "Elimden hiçbir şey gelmedi," dedikten sonra devam etti. "Özür dilerim." Dudaklarımda bir tebessüm belirdi ama bir şey söyleyemedim. Suçlu hissetmesine engel olamadım. Okul ile ilişiğim kesildiyse bunun sorumlusu benim demek istedim ama konuşursam ağlayacaktım.

Babam kendini kandırmak ister gibi "Hukuki yollara başvururuz," derken gözlerini bir türlü kötü haberi veren kağıt parçasından ayıramıyordu.

Doğrulup ayağa kalktım. Odama gitmek üzereyken kapının zil sesiyle son anda durdum. Kimin geldiğini merak ederek annemin kapıyı açmasını bekledim. Gelen Ali Bozok'tu. Her an biraz daha yok oluşuna şahit olduğum sevgilim.

Solumdaki Devrim [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin