Finali yazmakta zor oldu. Sizlere bir ara bölüm daha vermek isterdim ama zamanı gelmişti. Final bölümünü eklememek için gerçekten kendi içimde direndim. "Yapma," dedim. "Olmadı," dedim ama artık kaçınılmaz son. Çünkü Ali ve Asel benim için 1970'li yıllarda yapabilecekleri her şeyi yaptılar ve geriye sadece final kaldı.
Bugüne kadar okuyan, yorum ve oylarını benden esirgemeyen herkese çok teşekkür ediyorum. Yorumlarınız benim ilhamımdı. Ne zaman yazamıyorum diye sızlansam açıp açıp yorumlarınızı okuyordum. Her şey için çok teşekkür ederim.
Ve sızlana sızlana yazdığım bir final ile Solumdaki Devrim'in son bölümünü yayınlıyorum. Bu bölüm yorumlarınızı özellikle bekliyorum. Uzun ve yazması zor bir bölüm oldu. En derinlerimde bir parçamı daha bugün buraya bırakıyorum.
Ali ve Asel için en yakışan sonu yaptığımı düşünüyorum. Sizleri seviyorum....
"Ali Bozok, cennetine Asel Bozok'u dahil ediyor."
Bugün, ölüme kucak açmış bir hastanın son anında ölmeyeceğini öğrendiği ruh halindeyim. Bugün, evinden parasız çıkan ama geri dönerken ekmek alması gereken o güzel babanın, yolda para bulduğu şansı yüreğimin en derininde hissediyorum. Bugün, mutlu olan her insanın heyecanını ve tatlı huzurunu kalbimin en derinlerinde hissediyordum.Ben, Asel Bozok gözlerimi uykudan kopardığım ilk anda bu adamın kollarının arasında olmayı dünyadaki her şeyden daha çok seviyordum. Umutsuzluğumu silip götüren, bana umut vaat eden bu adamı sadece kendime saklamak ve ölesiye onu korumak istiyor, bu istekle de yanıp tutuşuyordum. Bu duygularım bencil bir çocuk gibi hissettiriyor ama bu durumdan oldukça memnunum.
Uykulu bir şekilde aldığı düzenli nefeslerini dinlerken, cennetin nasıl bir yer olabileceğini merak ettim. Ali'nin bana hissettirdiklerinden daha fazla güzel bir yeri aklım almıyordu. Başımı kaldırıp, çenemi göğsüne bıraktığımda nefesi ılık bir şekilde yüzüme çarpıyor ve beni tatlı tatlı gülümsemeye zorluyordu. İşaret parmağımı kalın dudaklarında gezdirirken, asla kusursuz olmayan bir adamı sevdiğimi biliyordum. Asla kusursuz bir karakteri yoktu veya kusursuz derece de bir güzelliği, işte ben de tam olarak bunu seviyordum. Benim gibi kusurlarla dolu olan bir kadına da şekerden bir adamı sevmek yakışmazdı. Tatlı ve pembe masalların ortasına düşen bir çift olamazdık. Biz, karanlık bir sokağa düşen küçük bir ışık olabilirdik.
Kulübenin kapısının sertçe yumruklanmasıyla irkilerek yerimden sıçradım. "Uyanın," diye bağıran ve etrafımızdaki herkese uyandırmayı niyet eden sesi tanımak zor değildi. Ali, bu gürültüyle yerinden sıçradığında, ben de sarsılmak durumunda kalmıştım.
Panikle yerdeki kazağı almaya çalıştığını görüp kolunu tuttum. "Nevzat," dedim gözlerimi devirirken.
"Nerden anladın?" derken kısık sesle temkinli bir şekilde konuşuyordu. Kalbine ansızın düşen korkuyu sevmedim.
"O şapşalı sesinden tanıyacak kadar fazla zaman geçirdim, Ali."
"Açmazsanız içeriye dalıyorum," diyen Nevzat'ın sesi tekrar çıktığında Ali sakin bir nefes aldı ve gerilen omuzları sakince düştü.
Ağır bir hareketle eğilip kazağını aldı ve üzerinde geçirdi. "Bu Nevzat'ı bir gün gerçekten sikeceğim," diye söylenerek kapıya ilerledi ve arkasındaki süngüyü çekip kapıyı açtı. Kapıya dayanmış olan Nevzat, dengesini kaybederek Ali'ye doğru sendelediğin de onu tutan Rıza oldu. Ali ise sakince durmuş, düşmesini bekler gibi duruyordu. Hatta düşmekten kurtulan Nevzat'ı kendisi düşürmek istiyor gibiydi.
Rıza, Nevzat'ın dengede durduğuna emin olduktan sonra ellerini yukarıya teslim olur gibi kaldırıp "Ben adam gibi uyandıralım, demiştim," dediğinde ben gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solumdaki Devrim [Tamamlandı]
Ficción GeneralBir rüya gördüm, baba. Bir tarafı uçurum diğer tarafı sen. Nereye gideceğime karar vermek çok zor geldi. Karnımda o uçuruma dair küçük bir iz vardı. Ben ona aittim. O da bana... Bir sana baktım bir de uçurumun güzelliğine. Senin güvenli kollarını...