"Yalan söylersen, öperim."
Sabah ezanının içime doldurduğu huzur ile yataktan hızla kalktım. Bugün hava ne kadar soğuksa benim içim o kadar sıcaktı. Çantamı ve ihtiyacım olabilecekleri geceden hazırlamıştım. Onu koridora bırakıp tekrar odaya döndüm. Grevin ne kadar süreceğinden emin olmadığım için siyah kalın kumaş bir pantolon ve siyah örgü kazağımı giyip saçlarımı tepemde topladım. Mutfağa gidip çay suyunu koyup masaya kahvaltılıkları yerleştirdim.
Bugünün heyecanı ile babama güzel bir omlet yaparak çayı demledim. Üzerimdeki hastalık hissi hala geçmemişti ama heyecanım beni dinçleştiriyordu. Bizimkileri uyandırmak için odalarının önüne gittiğim de annem beyaz geceliği ile kapıda belirdi.
Gülümseyerek "Günaydın Madam," diyerek reverans yaptım. Annem uykulu ve şaşkın gözleriyle bana bakarken babam da üzerindeki krem rengi ve kahverengi çizgileri olan pijamalarıyla gözlerini ovuşturarak annemin arkasından geldi.
"Günaydın Matmazel," diyerek bana ayak uyduran anneme bakıp bir kahkaha attı.
"Siz ikiniz sabah sabah iyi değilsiniz," dedikten sonra annemin yanağına bir buse bıraktı. Ben onları bu halde bırakıp mutfağa geçtikten sonra babam geldi. Kahvaltılıkların hazır olduğu masayı görünce "Benim beceriksiz kızım yine babasını tavlamak için omlet yapmış," diyerek kopardığı bir parça ekmeği tavaya batırdıktan sonra ağzına attı.
Kollarımı masanın üzerinde birleştirirken "Ben seni tavladığımı düşünüyordum," diye söylendim.
Annem yüzünü kurularken bana gülümsedi. "Bir Kemal Tekin asla tavlandığını belli etmez," derken babama aşkla bakıyordu.
Babam da masadaki yerini aldığında "Tavlandığımı belli etmem çünkü tavlamak kelimesini gereksiz buluyorum. Bunun yerine gönlümü çaldınız diyebilirim," dedi. Araya kattığı kısa bir dersin yanı sıra ikimize de yakışıklı bir gülümseme hediye etti ve kendi deyimiyle tekrar gönlümüzü çaldı.
"Grev heyecanı mı?" diye sorarken, yudumladığım çayın boğazımda kalmasını sağlayan anneme bakıp sadece başımı salladım.
İki elini birleştirerek bana baktı. "Senin suskun, klasik bir hanımefendi olmanı canı yürekten istiyordum. Hala da istiyorum. Ama suskun geçirdiğin birkaç haftadır gözlerindeki şu ışıktan mahrum kalmıştık." Annemin sözlerini babam da benim kadar hevesle dinliyordu. Annem çayından bir yudum alarak "Asel sana en çok yakışanın fırfırlı bir elbiseler olmadığını görüyorum," dedi. "Sana en çok yakışan kendin olmak. Ve itiraf etmek gerekirse kızımın en çok bu hallerini seviyorum. İnsanlarla olan bağını seviyorum. Yoksul, zengin ayırt etmeden ve siyasi görüş benimsemeden koşuşturmanı seviyorum."
Annem söyledikleri ile kalbimin en derin noktasına dokunurken babam omletini yemekle meşguldü. Anneme sadece "Teşekkür ederim," dedim. Duygusallaşmak istemiyordum.
Kahvaltının ardından annemin yaptığı kahveleri içtik. Ben biraz daha oyalanırken annem okula gitmiş ve babam odasında çalışmaya geçmişti. Çıkmadan önce babama sütlü bir kahve yapıp odasına bıraktım. Başının üzerine bir öpücük bırakıp odadan çıkarken "Dikkatli ol," cümlesine sadece olumlu anlamda başımı sallamakla yetindim. Port mantoda duran çantamı aldıktan sonra evden çıktım. Ağır apartman kapısından çıktığımda duvara sırtını yaslamış sigara içen Ali'yi gördüm.
"Günaydın," diye neşeli bir gülümseme gönderdiğimde beni yeni fark edecek kadar dalgın duruyordu.
"Günaydın kıvırcık," dedikten sonra benimle beraber yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solumdaki Devrim [Tamamlandı]
BeletrieBir rüya gördüm, baba. Bir tarafı uçurum diğer tarafı sen. Nereye gideceğime karar vermek çok zor geldi. Karnımda o uçuruma dair küçük bir iz vardı. Ben ona aittim. O da bana... Bir sana baktım bir de uçurumun güzelliğine. Senin güvenli kollarını...