Bu bölümler de mahkum olan Ali ile tekrar mektuplara dönüyorum. Umarım seversiniz. Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen ve hatalarım varsa çekinmeden eleştirilerinizi yazabilirsiniz.
....
Saçlarının her bir kıvrımını öpmek istediğim kadın. Benim kadınım. Benim güzel karım.
Sanıyorum ki birbirimize özlem dolu mektuplar yazmak için illa birimizin mahkûm olması gerekiyor. Oysa daha seni tanımadan adını duyduğum gün, ben sana mahkûm olmanın ilk anlarını yaşıyordum. Ve şuan sana mahkûm olan kalbim inan en güzel tutukluluğunu yaşıyor.
Beni bu parmaklıkların ardına koymaları sana olan mahkûmiyetime zarar vermiyor, Asel...
Sabahları koğuşa giren gardiyanı dört gözle bekliyorum. Senin geldiğini ya da senden bir mektup geldiğini söylesin istiyorum ama her seferinde hüsrana uğruyorum. Asel, sen o akşam Rızaların evinden sırf birilerinin canına kıymayı göze aldığım için beni bırakıp gittin ya...
Haberin yok ama o gidişinle benim canımı aldın. Artık yaşadığımı hissedemiyorum. Aldığım her nefes omuzlarıma binen bir yük gibi geliyor.
Sen beni bırakıp gittiğin de tekrar sizin evinize döndüm ve babanın annenin gözlerinin içine bakarak "Gitti," dedim. Gittin değil mi? Sanki her nefes aldığında senin içinde bana ait olanlar yok oluyor.
"Kız gibi ağlayacaksın yakında Bozok," diyerek beni kendime getirmeye çalışan herkese öfkemi kustum. Kadınlar o kadar güzel ve özel varlıklar ki "Keşke onlar gibi ağlayabilsem," dedim. Hiçbiri beni anlamadı çünkü hiçbiri seni sevmeyi bilmiyor. Ali olsalar da seni sevmenin tadına varsalar, o zaman insan gibi ağlarlar. Öyle bir ağlarlar ki gözyaşları sel olur.
Ah sevgilim!
Mahkemeye geldin ya o an dedim ki; "Seviyor." İşte bunu dedikten sonra da kendi çaresizliğimi fark ettim. Nasıl şüpheye düştüğümü bilmiyorum. Affet beni...
İdam lakırdıları dolaşıyor ama sakın yüreğine umutsuzluğun düşmesine izin verme. Ölmek için henüz çok genciz. Yapmak istediklerimi ve yapacaklarımız henüz bitmedi.
Kendimi ilk defa bu kadar insanın içinde yalnız hissediyorum. Sen de böyle miydin?
Mesela, koğuş arkadaşlarım bir garip...
"Ölme ihtimalin varken bırak sevmeyi," diyorlar. Ama zaten her insan bir gün ölmeyecek mi? Daha doğar doğmaz bu ihtimalin arasına doğmadık mı? O yüzden inatla "Sevmeye devam edeceğim," diyorum.
"Aşkı meşki unut sen savunmana odaklan," diyorlar. Ben daha sevdiğim kadının karşısında kendimi savunamadım ki adalet kelimesinin önünde oturanlara mı kendimi savunmak için uğraşacağım? Zaten seni unutmam ne mümkün? Allah aşkına hafızamın her bir zerresi seninle dolmuşken seni nasıl unutayım?
"Başın bu kadar beladayken kızı kendinden uzak tut, zarar görmesin," diyorlar ben buna gülüp geçiyorum. Seni tanısalar da ayaklı bela olduğunu ya da belaları nasıl sevdiğini bilseler böyle söylerler miydi?
Hem de ben sana soyadımı verirken çekmedim mi seni de kendi çukuruma? Üstelik bunu başlarda denedim. Ali Bozok ile aşkı bir cümlede kullanamadım ama işte kalbime söz geçiremedim. Seni öyle bir sevdim ki sokaklar şiirlere açtı kapısını ve ben kalbime hakim olamadım.
Gidişinden bahsetmedim ama gelmeyişinden, gidişini anladılar. Sana öfkelenmemi ya da senden nefret etmemi bekliyorlar. Bak dedim ya sana çok garipler...
Kalbime bir yağmur damlası gibi düşmüşsün bir kere ben senden nasıl nefret ederim? Hata yapmışsan bile senden nefret etmem mümkün değil. Üstelik sana hataların için sinirleneceksem, senin ilk hatan benim elimi tutmandır. Şimdi böyle söyleyince baktım da sen iyi ki hata yapıyorsun.
Gel...
Asel, buraya gel ve boynuma geçecekse o kalın ipler en azından son bir kez nefes aldığımı hissettir. Son bir kez bana gülümse ve bu karanlık koğuşum biraz gün ışığını görsün. Kokun buraya sinsin ve ben öleceksem eğer öyle öleyim.
Kalbimin sızısı...
Gülüşü ile beni kendine muhtaç eden güzel kadın...
Sana dokunmak cennetin en güzel meyvesini tatmak gibi...Şimdi gel ve beni cennetimden mahrum etme! Cehenneme gidecek bir kulun ya da idam sehpasına çıkan bir mahkûmun senden son isteğini yerine getirir misin?
İnan bana kendimi acındırmak gibi bir niyetim yok. Ama sen de fark etmişsindir ilk defa kalemime ve yüreğime söz geçiremiyorum. Günün birinde ölmeyecek miyiz? Ben sadece ölmeden önceki anlarımı seninle yaşamak istiyorum. Sana olan hasretimle ölümü kucaklamak istemiyorum.
Eğer ki gelmek istemez isen yine senden nefret edemem. Öfkelenmem sana... Hani Nazım diyor ya;
Beraber geçmiş günlerimiz var,
senin
ve
benim
en güzel günlerimiz...
Kalbimizin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri...İşte sevgilim. O güzel günleri hatırlayarak burada nefes almaya devam ederim. İnan sana kızamam. Ben gidişinin ardından ağzımı açıp bir tek cümle kuramadıysam, yüreğimin bir yerlerinde senin haklı olduğunu bildiğim içindir. Ama bunu itiraf etmek için demek ki cezaevine düşüp özlem çekmem gerekiyormuş. Meğerse gururum uğruna seni durduramamışım. Ellerim kırılsın ki daha o saniye, içim deli gibi seni özlemeye başladı.
Askerler iki gün sonra senin evinde, senin ve benim ailemin gözlerinin önünde beni almaya geldiğinde kırmak istediğim ellerimi zevkle onlara uzattım. Soğuk kelepçeler bileklerime işte belki de ilk defa bu kadar yakışmıştı. Ben bu sefer hak etmiştim. Sensizliği göze alarak hak ettim ben mahkûm olmayı...
Yüreğimin büyük olduğunu söylerler bana oysa ben nasıl beceriksiz bir adamım ki o yüreğe seni ve devrimi sığdıramadım. Sanki aralarınızda bir seçim yapmam gerekiyor gibi hissettim. Aşkı bilmeyen adamın devrimi de olmaz diyerek senin elini tutamadım.
En çok da mahkemede seni görünce yandı yüreğim. Yangının ortasında kalmış gibi hissettim. Zayıflayan bedenini gördüm ya o sana sıkıca sarılmak istedim.
Gözlerindeki sönen ışıklar bana mı ait? Bitti mi? Biz bittik mi? Ama gelmişsin ya seviyorsun az da olsa...
Mahkemeden geldiğimde beni tekrar parmaklık arkasına attıklarında inanmayacaksın belki, bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağladım. Öyle çok ağladım ki ağlamalar yetmedi. Gözyaşlarım kurudu, benim içimdeki yangın dinmedi.
Çocuk gibi ağladım.
O kadar hiç, o kadar boş, manasız.
Öyle haksız yere uzağım ki senden...Bak böyle diyor Nazım ve ben bu cümlelerde kendi hıçkırıklarımı buluyorum.
Daha fazla uzatmadan mektubu sana göndermeleri için görevlilere vermem gerekiyor..
Seni bir kez daha görebilmek için tüm nefeslerimi tüketmeyi göze alırdım. Ama istemezse yüreğin ve ayakların seni buraya getirmezse, anlarım. Ben seni sevmeye devam ederim.
Ali Bozok
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solumdaki Devrim [Tamamlandı]
Ficción GeneralBir rüya gördüm, baba. Bir tarafı uçurum diğer tarafı sen. Nereye gideceğime karar vermek çok zor geldi. Karnımda o uçuruma dair küçük bir iz vardı. Ben ona aittim. O da bana... Bir sana baktım bir de uçurumun güzelliğine. Senin güvenli kollarını...