59 - "Ağustos"

2.9K 232 72
                                    

"Kokusu bana umut olacak kadar tazeydi."

Saliseler, koşmaktan nefessiz kaldı.
Saniyeler, dakika olmak uğruna kendilerini kaybetti.
Dakikalar, dur durak bilmeden yürüyorlardı.
Saatlerin tek derdi bir an önce gün olmaktı, günler ise haftaya dönmenin derdindeydi.

Aylar geçiyor, mevsimler tek tek geride kalıyordu ama Temmuz ayı sona gelirken Ağustos bana bir türlü yaklaşamıyordu. Ankara bir anne gibi kollarını bana açmıştı. Ben de annesini geç bulan bir evlat gibi sıkıca ona sarıldım.

Hayatım tek kişilik bir koltukta geçen bir zaman dilimine dönüşmüştü. Yaşam alanım salon olmuştu. Ev karargâha dönmüş gibiydi. Gelen ve giden eksilmediği gibi evde kalan sayısı da her gün değişiklik gösteriyordu. Bu durum açıkçası işime geliyordu çünkü kendi kafamın içinde kurduklarımdan biraz olsun bu şekilde uzaklaşabiliyordum.

Gözlerimi kapatıp ayaklarımı karşımdaki sehpanın üzerine uzattım ve o anda "Bu kız elimde kalacak," diyerek söylenen Nevzat yanımda belirdi. Gözlerimi bıkkın bir şekilde açtığımı görünce uzattığım ayaklarımı tutarak yere bıraktı ve koltuğa oturdu. "Gerçekten öldüreceğim." cümleler dudaklarından dökülmüyor adeta tıslıyordu. Söz konusu Zeynep olduğunda ani bir sinir haline bürünüyordu.

"Ne oldu yine?" diye sordum esnemeyle karışık.

"Lan ben kızdan kaçtıkça dibimde bitiyor."

"Onun adı Zeynep," dedim buz gibi bir ifadeyle.

"Adı her neyse," diyerek elini havada salladı. Zeynep ismini kullanmamak için aşırı bir çaba sarf ediyordu. Sürekli patlamak üzere olan bir bomba gibi gezindiğini o hariç herkes görüyordu ama o bu durumu reddediyordu. Nevzat'ın bu duygu değişim durumları en çok babama yaramıştı. Bu durumla çaktırmadan ilgileniyor aynı zaman da eğleniyordu.

"Nevzat aynı evde yaşıyoruz ve kızın senden uzaklaşabileceği tek mesafe sen salondayken onun odaya gitmesi olur."

Gözlerinden geçen sinir dalgasının ardından ön cebine sıkıştırdığı bir sigara paketini çıkardı. Paketi uzattığında bir dal aldım. Sigarayı alıp dudaklarına yerleştirirken büyük ihtimalle hala aklı Zeynep'teydi. "Rıza nerede?" diye sorduğunda sigarayı dudaklarımdan uzaklaştırıp, bacaklarımı altıma topladım.

"Vekillerin imzasıyla uğraşıyordu." Deniz ve diğer mahkûmlar için oradan oraya koşturuyorlar hem kesin bir bilgi öğrenmek için uğraşıyorlardı hem de şimdiden bu idam muhabbetini engellemek için meclise gidip geliyorlardı.

"Gelmeyecek mi?" diye sordu.

Gülümseyerek ona baktım. "Canın sıkıldıkça Rıza'ya sarıyorsun Nevzat."

"Sana mı sarayım? İki gram kaldın. Günden güne eriyorsun. Asel, bu halin ne olacak?"

"Bir anda konu nasıl ben oldum?"

"Görmüyorsun sanki" diyerek derin bir nefes aldı. "Gözlerimizin önünde yok oluyorsun. Yaşamak için çabalıyorsun ama sağlığını giderek kaybediyorsun. Ali dışarıya çıktığında ona bu durumu nasıl açıklayacağız?"

"İyiyim ben," dedim. Ama ben de biliyordum iyi olmadığımı. Sigaranın dumanını ciğerlerime gönderirken "Ali'nin doğum günü yaklaşıyor," diye fısıldadım. Bir anda sanki kafamın içindeki ağırlık biraz olsun hafiflemişti. Nevzat'ın şaşkın bakışlarından bu itirafımı beklemediğini anladım. Kalbim böyle amansız bir sancı içindeyken susmayı kendime çare bilmiştim. Benim ani konu değişimimle kafası karışmış bir şekilde beni süzdü.

Solumdaki Devrim [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin