"Ben onun gözlerinde, o ise benim nefesim de idamı hissediyor ve bu kadarı bile bize ağır geliyordu."
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1961 Anayasası'nı kökünden budayan bir değişikliğe imza attı." Radyodan gelen bir cümle ile başımı yemek tabağından kaldırdım. Babamın bir lokma ekmeği tam ağzına atacakken durduğunu gördüm.
"377 milletvekilinin 373'ü kabul oyu verdi," dediğinde babam elindeki ekmek parçasını tabağının kenarına bıraktı. Kulağım radyodan gelen sesteydi ve gözlerim babamın üzerindeydi.
Radyocunun yanında başka bir ses araya girdi. "27 Mayıs'la gelen özgürlükler kısıtlandı ve değişikliğin tümü kabul gördü."
Annem ayağa kalkıp radyoyu kapatmadan önce radyocunun son sözleri "Değişikliklerin kabul edilmesi açlık grevini haklı çıkarır mı?" olmuştu. Ağır bir sessizlik yemek masasında gezinirken, titreyen elimle Ali'nin önünde suya uzandım. Soğuk bir yudum boğazımdan indiğinde sanki biraz yüreğimi ferahlatmıştı.
Her gün biraz daha kasvet sarıyordu. Her an bir elimiz yüreğimizde kapımıza gelecek askerleri bekliyorduk. Babam, sürekli gidip geliyor, iddianameleri okuyor ama bize güzel bir haber veremiyordu.
İştahı kaçan ev ahalisi bir bir masadan kalktığında ben de annemlere yardım ederek masayı topladım. Annem bir kenarda kahve yaparken, mutfak masasına oturup elime tutuşturduğu öykü kitabını inceliyordum. Sadece bakmakla kalıyorum da denilebilirdi. Kime ait olduğunu bile bilmeden öylece sayfalarını karıştırıp duruyordum. Annem ise kahve işini kafasını dağıtmak için kendine iş edinmişti.
Tepsiye özenle dizdiği fincanlara köpükleri ayarlarken "Sen de içecek misin?" diye sordu.
Başımı hafifçe kaldırıp "Yaptıysan içerim," dedim dudaklarımı bir tebessüme zorlayarak.
Gülümsedi ama ben gözlerindeki karmaşıklığı hissedebiliyordum. Selim geldiğinden beri her birimiz diken üstündeydik. Bekliyor ama birbirimize itiraf edemiyorduk. Bulunduğumuz durum tam anlamıyla, sağlıklı görünen bir insanın iç kanama geçirmesi gibiydi.
Annem kahve fincanlarını dizdiği tepsiyle içeriye gittiğinde bulaşıkları kaldıran Nevin Hanım ile yalnız kaldım. Bunca zamanda Ali'nin benim ailemle kurduğu bağı ben onun ailesiyle kuramamıştım. Bu duruma benim ne kadar katkım varsa onlarında katkısı göz ardı edilemezdi. Ben Bozok ailesinin kafasında yarattığı gelin modeline çok uzaktım. Bu yüzden onları anlıyor ve bu durumu kabulleniyordum. "Yoruldum," diyerek karşımdaki sandalyeye oturduğunda elimdeki kitabı kenara bıraktım.
"Keşke yardım etmeme izin verseydiniz, anne," dediğimde dudaklarına bir tebessüm yerleşti.
"Kafan bu kadar dolu, yüreğin bu kadar sıkkınken sana iş yaptırmaya gönlüm razı olmazdı."
Dirseğimi masanın üzerine koyup, başımı da bir elimin içine aldım. Gözlerim, karşımda oturan genç ama yorgun kadının yüzündeki çizgilerdeydi. "Ne hoş kadınsınız," dedim bir anda ve bu durum onun iri gözlerinin daha da büyümesine sebep oldu.
"Teşekkür ederim," dediğinde aramızda kuramadığımız bağ için üzüldüğümü fark ettim. Yüzünde yer edinen o güzel çizgilerin sebeplerini dinlemek için çok zamanımız olmuştu ama ben bana bir duvar kurduklarını düşünerek hiç o sınırı geçmeye çalışmamıştım. "Neye bakıyorsun?" diye sorduğunda tatlı bir sesle "Yüzünüze iz olan yaşanmışlıklarınıza bakıyorum," dedim.
"Yaşlı sayılmam aslında," dediğinde beni yanlış anladığını fark ettim. "Asla size yaş ile alakalı bir ima da bulunmadım. Sadece çok güzeller." Gerçekten güzellerdi. O izlerin bir tanesinde Ali'yi görebiliyordum. Ali'nin annesine bıraktığı bir izi görebiliyordum. Bu bile benim o kırışıklıkları sevmem için yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solumdaki Devrim [Tamamlandı]
BeletrieBir rüya gördüm, baba. Bir tarafı uçurum diğer tarafı sen. Nereye gideceğime karar vermek çok zor geldi. Karnımda o uçuruma dair küçük bir iz vardı. Ben ona aittim. O da bana... Bir sana baktım bir de uçurumun güzelliğine. Senin güvenli kollarını...