Bölüm 4 - Yâ Nasip...

9.5K 584 7
                                    

Nasip;
Kâlû Belâda mühürlenmiş,
Vaktin gelmesi ile açılıp, insana sunulacak olan bir hediyedir.
Üzülme,
O vakit hiç beklemediğin bir gün, hiç beklemediğin bir yerde karşına dikilecektir.


***

"Mehmet'i aradım."

Öğle arasında buluşan Açelya ve Neşe hızlıca yemeklerini yemeyi planlıyorlardı. Elini çantasına daldırıp dilini ısırarak cüzdanını bulmaya çalışan Neşe'nin dili dışarda kaldı: "Ne yaptın, ne yaptın?"

"Dün akşam Mehmet'i arayıp 'Akşam taşınmama yardım eder misin?' diye sordum. Biliyorsun birkaç parça eşyam kalmıştı misafir evinde. Artık kendi evime çıktığıma göre odayı acilen boşaltmam lazım."

"Tamam da Mehmet ne alaka?" Neşe gözlerini kısarak Açelya'ya manidar bir bakış attı.

"Mehmet'e belli etmelisin diyordun işte belli etmeye çalışıyorum." diye çemkirdi Açelya. Genç kız Mehmet'i düşündükçe geriliyordu.

"Bana bak. Sen ondan bahsettikçe pembe pembe oluyorsun. Olmuşsun kızım sen, tam olmuşsun yani."

"Ya saçmalama Allah aşkına! Zaten çok stres oldum." Açelya bunu söylerken elleriyle yüzünü yelpazeliyordu. "Neyse alt tarafı eşyalarımı taşıtacağım çocuğa değil mi? Stres olacak bir şey yok."

"Hı hı. Evet, tabi yok." Kafasıyla onaylayan Neşe içten içe gülüyordu. Arkadaşı adına çok mutluydu. İkisi birbirine çok yakışıyordu. Mehmet yıllardır Açelya'nın gözünün içine bakıyordu zaten.

🍃🍃🍃

"Kızım çatladık meraktan!" Telefonu açar açmaz püskürdü Neşe. Yanındaki Lale de kaşları çatık bir şekilde kafasıyla onayladı.

Açelya'nın Mehmet'e ettiği teklifi Neşe'den öğrenen Lale o akşam Neşe'nin evinde kalmaya karar vermişti. Yatakta bağdaş kurup oturmuş kızlar son iki saatlerini meraktan çatlayarak geçirmişlerdi.

"Ya, özür dilerim kızlar. Mehmet'le yeni ayrıldık sonra hemen aradım işte." Açelya'nın sesi telefonda boğuk ve kısık geliyordu. Bunun üzerine endişelenen Neşe kötü bir haber duymaktan korkarak nefesini tuttu. Neşe'nin suratının değiştiğini gören Lale de korkup üzgün bir şekilde halının desenlerini incelemeye başladı. Bir yandan da baş parmağıyla halıyı dürtüklüyordu.

"Biz evleneceğiz, Neşe!"

Telefonda uzun bir sessizlik oldu. Duyduğu şeyi anlamlandırmaya çalışan Neşe, hala nefesini tuttuğunu farkedip ufak bir ölüm tehlikesi geçirdi ve telefona tabiri yerindeyse çığlık attı. Lale ise çok kötü bir şey olduğunu düşünmüş ve kollarıyla bacaklarını sarmıştı. Dokunsan ağlayacaktı. Burnunu çekip fısıldadı: "Ne olmuş Neşe? Mehmet de Açelya'yı mı reddetmiş yoksa?"

Neşe tek eliyle Lale'yi ittirdi. "Bir dur! Anlatacağım." Sonra telefonda dönüp bütün gücüyle haykırdı: "Oha! Oha! Oha! Afedersin ama oha! Hayır ben anlamıyorum ki nasıl siz kendi kafanıza göre böyle kararlar verebiliyorsunuz. Tamam hoşlanıyorsunuz anladık ama dün bir bugün iki. Hem daha ilk konuşma görüşme sayılır. Biz kötü bir şey oldu diye nefesimizi tutalım hanımefendi evlilik haberleriyle gelsin. Tabi biz kimiz dış kapının dış..."

"Neşe! Yalvarırım, sakin ol! Anlatacağım şimdi az izin verir misin?"

Sözü kesilen Neşe somurtarak oturdu ve bu sırada Lale'nin suratını bir daha ittirdi. Lale evlilik kelimesini duyar duymaz dengesini kaybedip yüksek baza tipi yataktan aşağı düşmüştü. Yerde hızla doğrulup bir yandan da kaba etini ovuşturan Lale inatla telefona kulağını uzatmaya çalışıyordu. En sonunda pes edip çemkirdi: "Bencilliği bırakıp da şu telefonu hoparlöre alır mısın?!"

"Aman be tamam." Neşe telefonu hoparlöre alıp yatağın üstüne bıraktı.

Hoparlörden gelen Açelya'nın sesi odayı doldurdu. "Ya kızlar evleniyoruz derken, öyle değil. Ben bugün son eşyayı da eve taşıdıktan sonra ona teşekkür etmek istedim. Kahve ısmarlayayım diye evin aşağısındaki kafeye inmeyi önerdim. Her neyse işte biraz konuştuktan sonra onun badem gözlerine bakmaya dayanamadım. Pat diye söyledim işte itiraf ettim."

"Neyi itiraf ettin?"

Neşe telefonu eline alıp ağzını mikrofana dayadı. "Kudurdun mu kızım? Evlenme mi teklif ettin?"

"İyi halt ettin!" Lale gözünü devirip kendini yatağa bıraktı. Sonra kısık sesle Neşe'ye doğru konuştu. "Kesin reddedildi bizimki bak!"

"Ya hayır, saçmalamayın! Onu sevdiğimi söyledim işte."

"Aaaaaa!!! Bekleseydin ilk o söyleseydi ya!" 

"Hiç de bile gayet iyi yapmış, sen ne anlarsın Lale ya! Çocuk zaten bir defa reddedildi tekrar söyler mi!"

"Kız kısmısı itiraf eder mi hiç ya?"

"Üf, sen sus!"

Yatakta oturan iki kız aynı anda telefona dönüp: "Eeee?" diyerek devam etmesini telkinledi.

"Hımm... Eeesi o da bana itiraf etti. Geçmişte bana teklif ettiği ilk an reddedileceğini zaten bildiğini söyledi. Ama beni o çocukla görmeye dayanamamış. Biliyor musunuz sırf bu yüzden tıp fakültesinden sonra uzmanlık için iki sene Kanada'ya gitmiş. Beni onunla görmeye dayanamadığından. Benden uzak kalmaya dayanamadığı için de geri dönmüş."

"Ben anlamıştım." diyen Neşe, Açelya'ya fırsat kalmadan Lale tarafından bir çimdikle ödüllendirildi. "Ayy!"

"Kızlar ondan sonra o kadar konuştuk ki anlatamam. Beni o kadar iyi tanıyor ki onunla konuşmak çok zevkli. Her şeyi konuştuk. Onunla üç buçuk saat boyunca oturup sadece kahve içtik ve ben hayatımda hiç bu kadar gülüp eğlenmemiştim. Harikaydı."

"Eee..." Lale gözlerini kısıp telefona baktı. "Evlilik bunun neresinde?"

"Mehmet dedi ki ciddi düşünüyormuş. 'Eğer bir ilişkiye gireceksek yaşımız 25'i geçti, oyun oynamak istemiyorum artık.' dedi. Zaten birbirimizi sekiz senedir tanıyoruz, uzatmanın anlamı yok.' dedi."

"Eee?" Neşe stresten tırnağını yemeye başlamıştı.

"Yani evlilik teklifi değil mi bu işte ya?"

Neşe gözünü devirirken Lale telefonu eline aldı. "Kızım evlilik teklifi etti mi Mehmet sana?"

"Yani böyle dedi işte. Şimdi çıkıyoruz."

"Yani evlilik teklif etmedi." Lale tek kaşını kaldırırken Neşe gözünü devirdi.

"Hayır yani sayılmaz galiba. Bu kadar konuştuk bu konuda."

Neşe bir of çekti. "Ben de teklif etti sandım. Bir dahaki buluşmaya gelinlikle git Çelya! Niyetini daha iyi anlatırsın bence."

Lalr kıkırdamasını bastırmaya çalıştı ama başarılı olamadı. "Doktorlar dizisinde Levent'in yaptığını yapmasın bu Mehmet şimdi? Nikah masasında bırakır falan?"

"Allah korusun!" Telefondan yükselen ses ve Neşe'nin sesi birbirine karışmıştı.

🍃🍃🍃

Ertesi sabah alarmın sesiyle uyanan ikili ellerinde zift gibi kahveleri ve mor gözleriyle birbiri ardı sıra tuvalete girmiş, ağızlarına birkaç parça ekmek atıp aceleyle evden çıkmışlardı. Asistanların günlük rutinleri yavaşlığı kaldırmıyordu.

Sabahın mahmurluğu eşliğinde sessizce arabayla hastaneye kadar gelip orada ayrıldılar ve kendi bölümlerine yöneldiler. Dönüp giderken ikisi de birbirine öpücük yollamıştı ama herhangi bir ses çıkarmak için gereken enerjiye sahip değillerdi. Dün gece saatlerce Açelya ve Mehmet'in kritiğini yapmışlar ve alternatif onlarca senaryoyu tartışmışlardı. İkisi de mutlu olmayı hak eden çok iyi insanlardı sonuçta. Onlar için en iyisini dilemekten başka ellerinden gelen bir şey yoktu.

Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin