Final - Sonumuz Mutlu Bitti Bizim...

11.8K 574 85
                                    

"Amaç, sevgi uğruna ölmek değil; uğrunda ölünecek sevgi bulmaktır."-William Shakespeare

***

Kızını kucağında sallayan kadın, mamanın sıcaklığını bileğinde test ederken kızı da dişlerini kulak memesine geçirmişti. Acıyla inleyerek kurtarmaya çalıştı kendisini. Altlı üstlü iki dişi vardı hanımefendinin, onu da sürekli kendisini dişlemek için kullanıyordu!

"Kızım, bırak lütfen!"

"Yine mi Armina! Ayıp değil mi kızım?! Ver bana Neşe!"

Yanına gelen adamın kucağına kızını bırakırken eliyle kulak memesini ovuyordu kadın.

"Bugün gidiyor muyuz Neşe?"

Bir an durup adamın neden bahsettiğini anlamaya çalıştı kadın. Küçük kızları artık yedi aylık olmuştu. Kendisi de son bir aydır işe başlamıştı yeniden. Sabahları da evden çıkmadan önce böyle dengesiz oluyordu.

"Mezarları ziyaret etmeyecek miyiz?"

Bir anda bugünün 'o gün' olduğunu hatırlayan kadın dudaklarını ısırıp kafasıyla onayladı adamı. Sonra hazırladığı mamayı adamın kendisine uzattığı eline bıraktı. Sevdiği adamın kızlarını doyurmasını seyrederken aşkla dolup taşarak seyretti onları.

Orman gözlü devi... Sevdiği... Onun ruhundaki yaraları sarmış, iyileştirmişti. Daha evlenmeden önce kalbinde yara kalmamalı diyerek onunla tüm mezarları gezmişti. Hepsine beraber çiçek bırakmışlardı. Hepsinin başında ağlarken Yağmur onu uzaktan seyretmişti. Ama hiç yalnız bırakmamıştı. En son patlamanın olduğu ve o olaydan sonra bir daha hiç yanından bile geçmediği salona gelmişlerdi. Yağmur onunla kapıya kadar geldikten sonra bir anda durmuş ve kafasıyla ilerlemesini işaret etmişti. Neşe arkasını dönüp adamın elini tutmaya çalışmıştı ama Yağmur izin vermemişti.

"Bununla kendin baş etmeyi öğrenmelisin Neşe. Oraya girip o sıralardan birine oturmanı istiyorum. Tek başına!"

Kadın ilk başta gitmekten vazgeçecek olduysa da bunu yapması gerektiğinin bilinciyle cesaretini toplamaya çalışmıştı. Kaçarak, saklanarak yaşayamazdı. Korkularının üstüne gitmesi gerekiyordu. Sevdiği bir kez daha haklıydı. Arkasını dönüp gitmeden Yağmur'a bakmıştı bir kez daha.

"Ben burada seni bekliyor olacağım. Haydi git!" diyerek teşvik etmişti onu.

İçeri girip bir süre salonda göz gezdirdikten sonra gidip en arkaya, arkadaşlarının oturduğu yere oturmuştu. Orada, o gün veda etmişti arkadaşlarına. Onları kalbine gömmüştü hiç unutmamak üzere... Onları vicdanında değil kalbinde taşımaya karar vermişti... Hiçbir şey yapmadan düşüncelerine boğulmuş halde tüm hayatını gözden geçirirken zamanın akıp gittiğinin farkına varamamıştı. Ayağa kalkıp da dışarı çıktığında havanın kararmış olduğunu fark etmiş saatine baktığındaysa üç buçuk saattir orada oturduğunu dehşetle idrak etmişti. Yağmur'un çoktan bir yerlere gidip oturmuş olduğunu düşünerek yürümeye başlamışken önünde gördüğü adamla kalakalmıştı. Sevdiği, aynı bıraktığı yerde dikiliyordu. Bekleyeceğim, dediği yerde beklemişti onu o kadar saat boyunca...

Hatırladıklarıyla boğazına oturan yumruyu yutmaya çalıştı kadın. Bu adama nasıl öderdi sevdasının karşılığını? Onun sevdiği kadar severek, hatta daha fazla severek mi? Eğer öyleyse bu uğurda elinden gelenin fazlasını yapıyordu...

***

Dört sene sonra...

Dört sene sonra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin