Bölüm 5 - Hayat Arkadaşlarla Değerliymiş...

9.2K 543 5
                                    

"Öyküler ancak onları anlatabilecek olanların başından geçer demişti birisi bir gün. Aynı şekilde belki yaşantılar da onları yaşayabilecek olanlara sunarlar kendilerini." -Paul Auster, Kilitli Oda

***

Arabasını sürerken bir yandan da zift gibi kahvesini içen Neşe, işe gitmeden ayılma taraftarıydı. Bugün yine bol kanlı ve cerrahi bir gün olacaktı çünkü bir sürü ameliyata girmesi gerekiyordu.

Dün ders çalışırken masasında uyuya kalmıştı. O yüzden boynu hafiften ağrıyordu. Buna rağmen mutluydu genç kız. İnsanların hastaneye hasta olarak sedyede gelip de sapasağlam yürüyerek çıktıklarını görünce içi tarif edilemez bir mutlulukla doluyordu. Onların derdine derman olabildiğini düşündükçe kalbi hafifliyor, bulutların üstünde hissediyordu kendisini. 'Hayat kurtarmaktan daha mukaddes ne var?' diye düşündü bir kez daha. Onca yıllık eğitime, gözlerini çürütmeye, aldığı kilolara, uykusuz kaldığı gecelere, kısacası çektiği tüm eziyetlere değdiğini düşünüyordu. Çünkü daha genel cerrahi asistanlığının ikinci senesinde olmasına rağmen işinde çok başarılıydı ve şimdiden hocaların dikkatini çekmeyi başarmıştı. Öğrenmeye doymuyordu. Yapamadığı ameliyat, iyileştiremediği hasta kalmasın istiyordu ve bunun için de elinden geleni yapıyordu.

Çalan telefonuyla dikkatini direksiyondan iki saniyeliğine çekti ve Mussolini'nin aradığını görünce arabayı sağa çekip telefona cevap verdi: "Buyurun hocam?"

"Hastanede değilmişsin. Milyonda bir görülen vaka var ya hani izlemek istediğin?" Neşe'nin sadece izlemek için günlerdir kıvranıp durduğu bu ameliyatı hatırlamamasına imkan yoktu.

"Evet, hocam. Gelmek üzereyim hastaneye. Sizi dinliyorum."

"Seni alıyorum ekibe. Ameliyatı izleyip bir makale ve sunu hazırlayacaksın. Ameliyat iki hafta sonra pazartesi günü olacak. O zamana kadar çok çalışıp eksiklerini kapatmanı istiyorum. Anlaştık mı? Gelince hemen odama gel."

"Tabi hocam. Çok teşekkür ederim. Elimden geleni yapacağım." Telefonu kapatır kapatmaz: 'Canım Mussolini'm benim! Seni ben çok pek çok severim. Aşığım ben bu kadına ya!" diye çılgınlar gibi kahkaha atıp şarkı söyleyen Neşe, sevinçten deliye döndü. Elini kolunu çılgınlar gibi sallarken hızla kaldırdığı telefonu dikiz aynasına çarptı ve ayna tam ortasından çatladı. Bir elindeki telefona bir de aynaya bakan Neşe, arabayı sağa çekmeyi akıl ettiği için şükretti.

***

"Doktor oğlum bir bakar mısın?"

"Tabi beyefendi buyurun?" diye cevap verdi Yağız, yaşlı adama.

"Oğlum anabilim dalı nerede?" Yaşlı adamın hangi anabilim dalından bahsettiğini anlamayan Yağız, bir an afalladı.

"Hangi anabilim dalı amcacığım?"

"İşte anabilim dalı. Doktor dedi. Git oraya dedi." Yaşlı adam kendisini anlamayan genç doktora sinirlenmeye başlamıştı.

"Anlıyorum ama hangi anabilim dalı?" Yağız kendisini ifade edememenin çaresizliği içinde yardımcı olmaya çalıştı.

"Aman siz doktorlar da aynı değil misiniz! İyi ki bir yardım edeceksiniz. Ben bulurum! De git yoluna!" Zaten tüm gün hastanede ordan oraya sevk edilmiş olan yaşlı adam en sonunda Yağız'a patlamıştı. Sinirli bir şekilde uzaklaşan adamın arkasından bakakalan delikanlı, arkasında duyduğu kıkırtıyla irkildi.

Neşe konuşmanın sonunu duymuş ve yaşlı adamın aksi bir şekilde uzaklaşırken arkadaşının nasıl afalladığına şahit olmuştu. Kendisini daha fazla tutamadı ve gülmeye başladı.

Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin