Bölüm 28 - Seninle Bir Başka Yaşarım Ben...

7.1K 458 3
                                    

"Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye
işte ben onlardan değilim.
ben sensiz de yaşarım;
ama seninle bir başka yaşarım..."-Nazım Hikmet Ran

***

Adam hasta yatağında yatarken, inatla koltuğu yatırıp orada uyumuş olan kadını izliyordu. Küçücük koltuğa kıvrılıp uyumuştu kadın. Yanına gelmesi için her türlü yolu denese de hatta çekiştirmesine rağmen inatçı burnunu havaya dikmiş, Nuh deyip peygamber dememişti. Şimdi de o koltukta büzüşmüş yatıyordu işte.

Bir yandan da hoşuna gidiyordu adamın. Yüzünü incelerken burnuna düşmüş bir tutam saçı uzaklaştırmak istedi ama eğilince karnına giren ağrı yüzünden vazgeçti. Her ne kadar şu an da gülse de çökmüştü sevdiği kadın. Gözlerindeki lacivert solmuştu. Bugün de eve gidip dinlenmesini istemesine rağmen herkesi göndermiş kendisi yanında kalmıştı.

"Uyu! Gözlerinde renksiz bir perde,
Bir parça uzaklaş kederlerinden.
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden,
Mehtabın ördüğü saatler nerde?{1}"

***

O gün, o arabanın hızla geldiğini gördüğünde Neşe'yi ittirirken aklından sadece onu korumak geçiyordu. Araba kendisine çarparken yaralanacağını hiç düşünmemişti bile. Hatta kızı o kadar hızlı ittiği için kendisine kızmakla meşguldü. Ancak araba ona çarptığında hızla arabanın tepesinden aşıp arkasından doğru yere çakılmıştı. Yerde yavaşça doğrulup kalkmaya çalışmışsa da yere dayadığı koluna aniden giren acıyla olduğu yere geri düşmüştü. Düşerken gözleri yerde öksürmekte olan kadında takılı kalmıştı. 'İyi mi acaba?' diye düşünürken kendisini çeken karanlığa karşı koyamamamış ve aniden çok ama çok yorgun hissetmişti. Dinlenme ihtiyacıyla gözlerini kapatırken bilinci açıktı. Ancak üzerine çöken güçsüzlük ve yorgunlukla ne kolunu kıpırdatabiliyor ne de gözlerini açabiliyordu. Bir süre sonra sevdiği kadının hıçkırıkları kulağına çalındı. İsmini dua eder gibi söylüyordu genç kadın.

"Hayır! HAYIR! Yağmur, aç o orman gözlerini yalvarırım!.. Bak bana!.. Lütfen!.. Allah'ım lütfen!.. Lütfen onu benden alma!.. Yağmur!"

Yüzüne düşen göz yaşlarını hissetti. Gözlerini açmaya çalışıp 'Ağlama!' demek istese de başaramadı. Çok güçsüzdü. Uyumak istiyordu... Sevdiği kadın böyle kendini yırtarcasına ağlıyordu ya adamın canı her şeyden öte yanıyordu...

Eğer kadın kendinde olup biraz dikkatli bakabilmiş olsaydı adamın kapalı gözlerine rağmen sol gözünden akan yaşı da görebilirdi.

***

Bir süre sonra yine kadından yayılan yasemin kokusunu aldı. Yanındaydı hissediyordu. Nitekim onu şaşırtmamış tam sağ kulağının yanında fısıldamıştı.

"Seni seviyorum adam! Sakın! Sakın yorulmak yok! Pes etmek hiç yok! Benim masamda ölme hakkı vermiyorum sana! Beni duyuyorsun biliyorum, sakın orman gözlü adamım, sakın!"

Ölmek? Neden ölsündü ki? Nasıl bırakıp giderdi gece gözlü kuşunu? Nasıl üzerdi onu? Pes etmek erkek adama yaraşır mıydı? Hele tam vuslata ermişlerken...

'Ben de seni seviyorum.' diye geçirdi içinden bilinci kapanırken.

***

Başı ağrıyordu. Hayır, ağrımak ne kelime, çatlıyordu sanki. Sadece başı değil tüm vücudu... Sanki üstünden tır geçmiş gibi hissediyordu. Altındaki yatağa yapışmıştı sanki... Hayatı boyunca bu kadar yorgun hissetmediğini düşündü adam. Tam yorgunlukla uyuyacakken, uyku uyanıklık arası bir haldeyken elini tutan yumuşacık bir el hissetti. Elini okşuyordu. 'Neşem?' diye düşündü. Kokusundan tanımıştı. Yasemin esintisi vardı içeride. Ah, bir de gözlerini açıp bakabilseydi o gece gözlere!

Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin