Medyadaki resim bana Yağmur'la Neşe'nin ormanda ilk tanıştıkları zamanı hatırlattı. :)
______________________
"Aşk, bir uçurumdan düşmek gibidir. Bunun için sevgiliye 'yar' denilir."-Mevlana
***
Gecenin bir yarısında çalan telefon adamın beyninin içinde vuran bir çan gibiydi. Yağmur gözlerini açmadan, kolunu yanında yatan kadının üstünden geçirerek komodinin üstündeki telefonu aradı. Bu sırada elini rastgele komodinin üstüne vuruyordu. Neredeydi şu lanet telefon?! En sonunda titreyen cisme parmakları değince alıp kulağına tuttu. Kulağına götürürken 'cevapla'ya basmayı unutmuştu! Telefon kulağının dibinde büyük bir gürültüyle ötünce gözleri aniden fal taşı gibi açıldı. Uyandırılmış olmanın etkisiyle ters ters cevap verdi telefona.
"Evet! Ne oldu?"
"Neşe Hanım?"
"Neşe uyuyor. Ben eşiyim. Acil mi yine?"
"Evet efendim. Çok acil bir hastamız var. Neşe hanım kaç dakika içinde burada olur?"
"Tamam. Siz ameliyathaneyi ayarlayın. Neşe yarım saate gelir. Kolay gelsin."
"İyi geceler."
Elindeki telefonun saatine gözlerini kırpıştırarak baktı: 3.57. Hafifçe doğrulup sırtını yatağın başlığına yaslayan adam solunda yatan kadına doğru baktı. O kadar gürültüye bana mısın, dememişti kadın. Yavaşça yataktan kalkıp üzerine bir pantolon ve tişört geçirdi sonra da Neşe'nin üstüne eğildi.
"Gece kuşum! Kalk haydi."
"Hımm..."
"Hım...yok. Hemen kalkman lazım. Haydi!"
"Yaaa..."
Yüzüstü yatan kadının başını yastığın altına sokmasıyla kafasını iki yana sallayıp güldü adam. Sonra haince sırıtıp bacaklarına yapıştığı gibi hızla aşağı çekti kadını. Kısık bir çığlık atan kadını düşürmeden kucağına çekti. Sonrada ayakları üstünde durabildiğine emin olunca yavaşça bıraktı.
"Acil hastan var. Ve şu andan itibaren -komodinin üstündeki telefona bir göz attı adam- yirmi yedi dakikan kaldı, hazırlanmak için."
Karşısındaki kadın hafif çıkmış karnıyla gözlerini ovalarken adamın içi kıyıldı. Zaten gece geç saatlere kadar çalışıyordu bir de böyle gece vakti çağırdıklarında üzülüyordu adam.
"Oydun, oydun gözlerini! Onlara daha ihtiyacın var." diye söylenerek kızın yumruk yaptığı ellerini gözlerinden çekti.
Şu anda karşısında şiş suratıyla tıpkı çocuk gibi görünüyordu. Lacivert gözleri şişik göz kapaklarının altında değerli bir taş gibi parlıyordu. Kıyamıyordu adam bu kadına... Dokunmaya, sevmeye bile kıyamıyordu...
Kadını arkasından itekleyip banyoya sokarken kendisi de mutfağa geçip buzdolabından elma suyu çıkardı. Bir bardağa doldurduktan sonra tekrar yatak odasına geçip dolaptan spor, rahat bir takım çıkardı kadın için.
'Kesin yine klozetin üstünde uyudu.' diye söylenerek kapıyı tıklatıp içeri girdi. Gerçekten de kadın kapalı klozet kapağının üstüne oturmuş ellerini çenesine dayamış uyukluyordu. Yavaşça tutup kaldırarak yüzüne hızlıca su attı kadının. Başka türlü uyanmıyordu gece kuşu!
"Yaaa... Vicdansız adam!"
"Acımasız kadın! Hastan can çekişiyor şu an. Sen anca uyu!"
"Benim suçum sanki! Eskiden böyle değildim ben, senden önce kalkıyordum hep!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Akşam
Romance"Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak... Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kana...