Bölüm 22 - Ne Ben Galata'yım, Ne Sen Kız Kulesi...

6.8K 491 25
                                    

"Boğazı dantel gibi süsleyen Kız Kulesi; her şeye tepeden bakan, kibirli Galata'ya aşık olmuş..."

***

Genç adam, gece karanlığında ışıldayan Kız Kulesine bakarken yaşaran gözlerini kırpıştırdı. Kız Kulesinin güzelliğini seyrederken mırıldandı.

"İkimiz de yalnız kalmışız... Koca denizin ortasında sen bir başına, koca kalabalığın arasında ben bir başıma... Boşuna dememişler İstanbul şiir yazdırır diye... Şu güzelliğe hayran olmamak elde mi?"

İçine derin bir nefes çekerek ağır adımlarla yürümeye devam etti adam. Neşe gittiğinden beri çok yalnız hissediyordu. Yavuz Beye defalarca sorsa da nerede olduğunu öğrenememişti. İçi acıyordu adamın... Kızın kendisini sevmediğini biliyordu ancak onun vicdanına bu denli ağır bir yük olduğunu tahmin edememişti.
Kız kulesinin boğazı süsleyen güzelliğini seyrederken zihni altı sene öncesine gitti.

***

O gün Neşe'nin sunumu sırasında ameliyattaydı. Ameliyatı başarıyla bitirip de evine gitmek üzere arabasına binmişken, her zaman olduğu gibi radyoda bir haber kanalını açtı.

Gece karanlığında araba sürmek için yola odaklanmış halde, kulaklarına dolan haberle direksiyon başında donakaldı. O gün orada kaza yapmamasının tek sebebi geceleyin otoyolun çok boş olmasıydı. Hızla yolundan sapıp havalimanına doğru arabasını sürerken korkudan ve endişeden ağlıyordu.

Hiç erkek adam ağlar mıydı? Ağlarmış... Mevzu sevdikleri olunca, sevdiği kadın, arkadaşları olunca... Hem de hüngür hüngür ağlarmış...

Arabasını parkedip de İzmir'den İstanbul'a gidiş biletini alana kadar insanların ona bakmasını bile umursamadan ağlamıştı. Uçağa binip de kemerini bağladığında kendini sakinleştirmeye çalışırken endişeden başına ağrı saplanmıştı.

Ne uçaktan indiğini ne de kendisini hastanenin oraya atana kadar ki zamanda olanları hatırlamıyordu adam.

Bina alev aldığı için itfaiye gelmişti. Kısmen yıkılmış olan binadan çıkarılan yaralılar hemen hastaneye götürülüyordu. Doktorların çoğu olay yerine gelmiş arkadaşlarına acil müdahale yapmak için bekliyordu. Cehenneme dönmüş etrafa bir göz attı ve koşarak yetkililerden birinin yanına gitti. Hekim kimliğini eline alarak adama gösterdi.

"Ne oldu? Can kaybı ne kadar?"

"Daha tam sayı saptanamadı. Arka tarafta patlama olduğu için ön kısımlarda can kaybının az olduğunu düşünüyoruz. Ama sahne çökmüş o yü..."

Pars, sahne çökmüşten sonraki kısmı duyamamıştı. Çünkü kulaklarının uğultusu adamın sesini bastırıyordu. Olduğu yerde sallanırken polis memuru adamı tutmaya çalıştı.

"Neşe... Neşe oradaydı..."

"Doktor bey? İyi misiniz?"

"Neşe? Neşe'yi çıkaramadınız mı?"

"Neşe dediğiniz kişi sahnenin bulunduğu yerde miydi? Eğer öyleyse sahneyi henüz kaldıramadılar."

"Aman Allah'ım!"

Genç adam orada sabaha kadar beklemişti. Çıkarılanlara olay yerinde müdahale etmiş, dişini tırnağına takıp gün aydınlanana kadar çalışmıştı.

Sonunda enkazın tümü kaldırılmaya başlandığında adam elini beline atmış gözleri yaşlı bekliyordu. Gömleğinin kollarını kıvırmış, kravatını çoktan çıkarıp atmış, üstten iki-üç düğmesini açmıştı.

Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin