Bölüm 9 - Sevilmek Aslında En Büyük Yükmüş İnsana...

7.6K 539 9
                                    

"Sevmediklerin derdin olur genelde, sevdiklerin ise mutluluğun..." -Chuck Palahniuk

***

Genç kadın lazerle ameliyatı anlatıyordu. Gözü tam o anda salonun en arkasında ayağa kalkmış şişme montlu bir adama takıldı. Konuşmasına devam ederken, adamın montunun fermuarını açtığını ve üstüne giydiği şeyleri gördüğünde bir an afalladı. Gözleri büyüdü ve adama takılı kaldı. Bu sırada 800 kişilik salon suratındaki dehşeti görmüş ve mırıldanmaya başlamıştı. Bazı kafaların arkaya doğru döndüğünü gördü kadın. Tam o anda zaman yavaşladı. Adamdan çıkan dev bir alev topunu gözleri görürken adamın hemen önündeki sırada Mehmet'in Açelya'ya doğru eğildiğini, Tahir'in ayağa kalkmak için koltuğun kenarlarına tutunduğunu, Fırat'ın telefonundan başını kaldırmaya başladığını, Yağız'ın Fırat'ın omzuna elini koyduğunu, Lale'nin kendisiyle kesişen gözlerini saniye saniye görüyordu. Alev topu ona doğru yaklaşırken kulaklarının acıdığını ve bir sıvının boynuna doğru aktığını farketti. Önündeki kürsünün havalandığını ve sol tarafına doğru geldiğini izledi ancak bunu engellemek için hiçbir şey yapamadı. Kürsü onu kendisiyle birlikte sürükleyip havalanırken hızla sağ tarafındaki duvara doğru çarptığını ve yere düştüğünü idrak etti. Vücudundan yayılan derin acıya rağmen çığlık atamadı. Saçlarının ıslanıp kafasına yapıştığını hissetti; yanakları da aynı şekilde yapışkan bir sıvıya bulaşmıştı. Üstüne düşen tozların kaynağını aramaya çalışan gözleri salonun yıkılmaya başlayan tavanına kilitlendi ve çığlık atmak için aralanan dudakları kıza ihanet etti. Üzerine düşen moloz yığınlarından kaçmaya çalışsa bile kıpırdayamayacağını anlayan genç kızı kendi haykırışı uyandırdı.

Nefes nefese kalan Neşe, yatakta doğrulup bacaklarını kendisine çekti ve kafasını dizlerinin arasına doğru yerleştirdi. Uzun zamandır geçirmediği bir panik atak krizinin geldiğini hissederek kesik nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. Derin bir nefesi içine çekip bir süre bekledi ve sakinleşene kadar aynısını tekrarladı. Sonra yataktan aniden kalkarak kendini tuvalete attı ve midesinde ne varsa kustu.

Kendisini berbat hissediyordu. Uzun zamandır bu kabusu görmemişti. Artık bittiğini düşündüğü her seferinde yeniden başlıyordu. Neredeyse iki senedir panik atak geçirmeyen genç kız gördüğü bu rüyanın sonrasında tekrar uyuyamayacağının bilincinde, hazırlanıp hastaneye doğru yola koyuldu. Birazcık çalışmak ona iyi gelebilirdi.

***

"Saat kaçta geldin?"

Pars kızın griye dönmüş suratına bakıyordu. Bugün her zamankinden daha berbat göründüğünü düşündü.

"Oldu işte biraz." Genç kadın adama bakmak yerine duvarları inceliyordu.

"Neşe, nöbetçi hemşire bana saat 3'te geldiğini söyledi. Dün eve zaten 1 civarında gitmedin mi?"

Neşe cevap vermeden ayağa kalktı ve gitmek üzere kapıya yöneldi.

"Neşe! Kendini mi öldürmeye çalışıyorsun?! Sana yardım etmemize neden izin vermiyorsun?! Neden dışlıyorsun beni?!"

Pars ayağa kalkmış kızın gitmesine engel olmak için önüne geçmişti. Neşe, gözlerini yerden kaldırarak adamın öfkeli suratına baktı.

"Dün gece kabus gördüm."

Pars'ın yüzü aniden değişerek endişeli bir hal aldı.

"Aynısından mı? İki yıldan uzun süredir o rüyayı görmediğini sanıyordum."

"Görmüyordum."

Pars kızı kolundan tutup koltuğa geri oturttu ve kendisi de yanına oturup ona doğru döndü.

Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin