-Medyaya koyduğum şarkıyla okumanızı tavsiye ederim. Ben bölümü yazarken onu dinledim çünkü :)
___________________
"Hayatta en zoru, birinin seni sevmesine izin verecek cesarete sahip olmaktır." -The Wedding Date
***
Yağmur son hız sürdüğü arabasıyla çiftliğin içine girdiğinde kapısını çarparak kapattı ve telefonu kulağına yapıştırıp koşarak Rıza Bey'in tarif ettiği yere gitti.
Kalbi kulaklarında atıyor, korkudan eli ayağı titriyordu. Otuz iki yıllık hayatında kendisini ilk defa bu kadar çaresiz hissederken sessiz bir küfür savurdu.
İlk önce çığlık seslerini duyan adam olduğu yerde çakılı kaldı ve bir süre beyninin durduğunu hissederek topukları üstünde sallandı. Kopan çığlık adamda ağlama isteği uyandırmıştı. Çekilen acıyı bu kadar ifade edebilen başka bir ses daha olamazdı. Kendini toparlamaya çalışarak koşmaya devam etti.
Kızın yanına geldiğinde söyleyecek bir şey bulamamanın çaresizliğiyle veterinerin gözlerine baktı. Kadının kafasını iki yana sallaması karşısında gözlerini yuman adam, atına sarılmış çığlık atarak ağlayan kadının yanına çöktü. Dizleri sertçe zemine vururken tek hissettiği kızın acısıydı.
Neşe'yi omuzlarından tutup yeni ölmüş olan attan ayırmaya çalışırken kızın izin vermeyip adamı ittirmesi üzerine geri çekildi.
Kadının çığlıklarla ağlamasını izleyen genç adam içinde bir şeylerin parçalandığını hissetti. Hissettiği ve kalbini sıkıştıran şeyler merhamet miydi, şefkat belki? İsim koyamayacak kadar bilgisiz, cahilliğini bastıracak kadar duyarsızdı adam. Kadının kendini daha fazla mahvetmesine dayanamayan adam, bu sefer omuzlarını sertçe tuttu ve hızla çevirip kendisine yasladı.
***
Neşe hissettiği çaresizlik ve acıyla ne yapacağını bilmiyordu.
Arkadaşlarının ölümünden sonra bir daha ağlayamayacağını düşünürken Yekbahar'ın gözünün önünde ölmesi boğazından ilk önce acı ve tiz bir çığlık çıkmasına sebep olmuştu. Sanki gözyaşlarını tutan bir baraj kapağı vardı da artık o kapak parçalanmıştı. Bunun kızı rahatlatması gerekirken daha da kötü hissettirmesi ise tam bir çıkmazdı. Hıçkırıklarına engel olamazken ağlayamadığı zamanlarda daha iyi hissettiğini düşündü. Şimdi çok fazla acı çekiyordu. Kendisini durduramadan çığlıklarına hıçkırıklarını karıştırarak kaybettiği herkese ağlamaya başladı. Fatma Lale'ye, Belin Su'ya, Açelya'ya, Yağız'a, Tahir Kağan'a, Mehmet Fırat'a, Mehmet'e ve... ve Yekbahar'a...
'Bu kadar acı çok fazla... Dayanamıyorum... Bu kadar güçlü değilim...' diye düşünürken omuzlarından tutan ellerle irkildi.
O ellere teslim olmak istemedi genç kadın. Kendisini tutan ellere direndi. Hiçbir zaman başka birinin desteğine ihtiyacı olmamıştı. O güçlüydü! Kimsenin desteğine de şefkatine de ihtiyacı yoktu!
Hızla çevrilip bir göğse yaslandığını hissettiğinde hayatında ilk defa güçlü olmak istemedi...
Hayatında ilk defa sadece bu toprak kokulu adama sığınmak istedi...
Hayatında bir defa olsun kendisi için başka biri güçlü olsun istedi...
Bir defa olsun güçlü olmak yerine zayıf olmayı seçti...
Sığındığı bu dev adamın kucağında huzurun kokusunu içine çekmek istedi...
Sadece her şeyi arkada bırakıp acısını paylaşabileceği birini düşledi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Akşam
Romance"Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak... Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kana...