Bölüm 7 - Zamanın Ötesinde Yaşamakmış Acı Çekmek...

8K 564 15
                                    

"Zaman hiçbir şeyi düzeltmez, sadece üzerini örter. Sakladığın acılar, birgün mutlaka ortaya çıkar... Herkes zamanı geri alabilmek ister. Kimi eski güzel günleri tekrar yaşayabilmek için, kimi yaptığı yanlışları düzeltebilmek için, kimiyse sadece yaşadığını hissedebilmek için ister bunu... Gelecekten korkanlarsa, zamanı durdurmak ister. Her şey o kadar iyidir ki, bunun bozulmaması için çaba gösterirler. Ama kimse şu anın kıymetini bilenler kadar mutlu değildir. Geçmiş de gelecek de onlardadır... Bazılarıysa zamanın ta kendisidir. Ve her insan, zamanın dünya üzerinde bıraktığı bir yara izidir..." -Leyla ile Mecnun

***

Beş yıl sonra...

Atın yelesine yapışmış dört nala giden genç kadın rüzgar yüzüne çarptıkça rahatladığını hissediyordu. Uzun kahverengi saçları sırtında dalgalanıyordu. Adrenalin onu zinde tutan tek şeydi. Bir zaman sonra at, ayağının dibinden geçen bir canlıdan ürküp şaha kalktı ve genç kadının dengesini kaybetmesine sebep oldu. Kendini eyerde düzelten kadın, atın bembeyaz yelesini okşayıp, kulağına doğru eğildi ve mırıldandı: "Şşştt... Özür dilerim kızım. Seni çok yordum, değil mi? Geri dönelim haydi."

At sahibinin sesini anlamış gibi geriye dönerek eşkin adım gitmeye başladı. Eyerin üzerinde dimdik oturan kadının gözleri sanki ufkun çok ötesine kitlenmişti.

***

Genç kadının atın üstünde, ormanın içinden çıkıp geldiğini gören adam, koşarak gelip atın dizginlerini tuttu.
"Neşe! Yalvarırım yapma bunu kendine!"

"Neyi?" Atın üstünden yavaşça yere atlayan Neşe, adamı görmezden gelerek atın beyaz akmalı alnını okşadı ve: "Yekbahar, güzelim benim. Yine geleceğim tamam mı? O zamana kadar kendine iyi bak." diyerek atın yüzüne yüzünü yasladı.

Pars genç kadına bakıp iç çekti. 'Şuan ne kadar güzel göründüğünü bir bilsen...'

"Neşe! Bir daha şu atla ormana girme lütfen. Korkutuyorsun beni. Ya bir şey olursa sana! Nerede, nasıl bulacağız seni?" Pars kıza defalarca kez söylediği bu cümleyi tekrar ediyordu ancak her zamanki gibi kızın sükuneti karşısında iç çekmekten başka bir şey yapamıyordu.

"Bulmanızı isteyen mi var Pars?! Beni rahat bırakır mısın? Senin hastan falan yok mu? Neden buradasın yine?" Neşe saçlarını eliyle bir tarafa toplarken bir yandan da üzerini değiştirmek üzere yürümeye başlamıştı.

"Hayır yok. Senin yine buraya at binmeye geldiğini öğrenince tüm randevularımı iptal ettirdim." Pars burun kemiğini sıkarak derin bir nefes aldı. Söyledikleri kızın bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyordu sanki.

Kızın kendisine cevap verme gereği duymadan ilerlemeye devam etmesi üzerine sinirlenerek kızın omzundan tuttu ve kendisine çevirdi. İki elini de omuzlarına yerleştirip yüzünü yüzüne yaklaştırarak çaresiz bir ifadeyle konuştu.

"Neşe, bana cevap ver. Madem at binmeye gideceksin beni de çağır beraber binelim. Madem alıp başını gideceksin beni de çağır arkanda seni izleyeyim. Ama yalvarırım yapma böyle! Sana bir şey olacak diye çok korkuyorum, neden anlamak istemiyorsun?"

Adam sözlerini bitirene kadar onu dinleyen genç kadın, lacivert gözlerini adamın ela gözlerine sabitledi ve sonra omuz silkerek ellerini düşürmesini sağladı.

"Sana minnettarım Pars. Biliyorsun." dedikten sonra arkasını dönüp ağır adımlarla kapının arkasında kayboldu. Arkasındaysa çaresizlikle onu bekleyen bir adam kaldı.

***

"Hayır!"

"Yemin ederim ben böyle olsun istemedim!"

Kızıl Akşam  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin