Gittiği için arkasından üzüleceğim tek şey; internet

43.2K 1.8K 21
                                    

Şerefsizsin çünkü, yaparsın! adlı hikayeme de göz atabilirsiniz, benzer türden ve esprilerle dolu!



Şimdi, hanginiz suçlu? O yanındaki gavat mı? Yoksa, iki aşk cümlesi için koyuveren mi kendini?

-SEMİH ERTÜRK

"Dünya için iyi, sevgilim için kötü, benim için ise mükemmel bir şey yapacağım. Senin fikrini sormuyorum bile... Şimdi, ölmeden önce söylemek istediğin, son şey?"

"Hâlâ onu seviyorum ve buna pişman değilim."

"Yeter! Kes sesini, konuştukça midem bulanıyor, cehennemde görüşürüz."

Bu lanet sıkıcı filmi izlemekten ciğerim soldu, yemin ederim. Şuan terminalin, rahatsız koltuklarında; duvara yapıştırılmış olan, "Lcd" ekran televizyondaki iğrenç filmi izliyorum. Neden? Çünkü, hâlâ ablam beni almaya gelmedi. Telefonumu, derin bir nefes alıp, son bir kez daha çıkarmayı umut ederek çıkardım.

Araba hakkım ve kontörüm olmadığı için ablama mesaj attım.

"Abla, azıcık daha geç gelirsen, şurada kendimi anahtarla anahtarlıyacağım." Anında ablamdan mesaj geldi, bu demek oluyor ki, ablam daha arabasına binmemiş.

Ağzımda bir ton küfür saydırarak, gelen kutumdaki bir adet mesaja baktım,

"Bileklerinden başla, canım." -ABLAM

Ha,ha! Aman ne komiiik, ne komiik. Bende bu gıcıklık, bu sinirlik, bu laf sokma arsuzu, bu iğrenç espiritüel özelliğin nereden geldiğini şimdi daha iyi anlıyorum.

"Hâlâ evden çıkmadın mı sen?!" diye sertçe yeni aldığım telefonumun tuşlarını, kırarcasına bastım.

Sonrada elime alıp, "Özür dilerim bebeğim. Canının yanmasını istemedim, beni affet." diyip tuşlarına masum bir öpücük kondurdum. Bu telefonun yarısını ben kendim verdim be!

"Şimdi çıkıyorum, mesaj atamayacağım sana. Araba kullanıyor olacağım." -ABLAM

Sonunda, diyerek derin bir iç çektim ve telefonumu cebime koydum. Aldığım günden beri full, cebimde zaten. Sonsuza dek orada kalacak diye ödüm kopmuyor değil.

45, dakika önce

Otobüs terminaline geldiğimizde, derin bir oh çektim. Ozan çoktan ayağa kalkmış, inmek için sıraya giren yolcuların arasında kaynak yapıyordu.

Bense, oturup sıranın bitmesini izliyordum. Kafamı tam olarak sağa çevirdiğim zaman, Asel'i gördüm, eline yapıştırıldığını düşündüğüm telefonuyla mesajlaşıyordu sanırım.

Asel'i dikkatlice süzmeye başladım, güzel miydi? Kesinlikle. Fiziği nasıldı? Fazlasıyla iyi. Saçlarını iki taraftan örmüştü, hayır. Kesinlikle bir kezban değildi, örgülerinin uçları hafif bir kırmızıyla boyalıydı. Höh be, ne kızlar var! Erkek olsam gider ilk bu kıza teklif ederim diye düşündüm. Sıranın en arkasında olduğu için, beraber inecektik. Şansıma bir kez daha tükürerek elime çantamı aldım.

Sıranın bitiminde lobiden çıkıp arkasına geçtim, merdivenlerden nazikçe indi amaaa ben? Bende 3. basamaktan aşağı hoplayarak indim. Buda benim vallahi, yapacak bir şey yok.

Beni görünce gülümsedi, "Sonra, görüşürüz." dedikten sonra yanımdan ayrıldı. İki yüzlü mü yoksa fazlasıyla iyimser biri mi? Ben sadece hafif bir tebessüm etmekle yetinmiştim.

Etrafıma bakınca ablamı göremedim, boş bir bank bulmak için etrafıma bakındım, o sırada yağmur hafifçe çilemeye başladı. Yağmuru takmıyordum, nede olsa saçımı düzleştirmemiştim. Etrafıma baktığımda kuaförden fırlayan çekici kızların, arabalara ve salona koşarak, uçarak, ezerek girdiğini gördüm. Peki o an çekicimiydiler? HAYIR. Kahverengi saçlarımı geriye attım. Tavanla örtülen bir bankın üstüne orturdum, kulaklılığımı dolamadan koyduğum sağ cebimden çıkarıp telefonumla bütünleştirdim.Azap HG - Siyah" açıp dinlemeye başladım, yağmurun çileliği birlikte hafif bir rüzgar esip, yanağımdaki bir kaç telin savrulmasına yardımcı olmuştu.Yemin ederim mutluluk bu, hafif bir rüzgar esintisi, en sevdiğiniz şarkı ve kalp ağrısı. Şuan, nasıl bir mutluluk bu? Diye bilen olabilir. Ama benim için, mutluluk. Gözlerimi kapatıp duvara yaslandığımda, sağ yanımdaki boşlukta birinin geldiğini hissettim. Gözlerimi yavaşça araladım. Sizce kim olabilir? OZAN.

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin