Burnum akıyo dediğim de kolunu uzatan bi sevgilim olmalı.

38K 1.6K 112
                                    

Bu kitap bittiğine göre, "Şerefsizsin çünkü, yaparsın!" adlı kitabıma göz atın derim, kahkaha atacağınız yeni esprilerle dolu!





Geçen bölümde yazdığınız yorumlar gerçekten beni çok duygulandırdı. Yani, ben öküzün tekiyim. Bu kadar duygulanmam biraz farklı, tövbe bismillah. Sonuçta bünye alışık değil. :D Neyse, okuyan-yorum yapan-vote veren herkese çok teşekkürler, kibarlık yapıp okumayan da derdim ama bu herkes tarafından bayağı bir, "Oha, yavşamaya bak!" diye algılanır diye şey etmedim. AADSAUADF :D İyi okumalr, genşler.

Herkesin altına yatan bi kadının karşısına geçip küfür edemiyorum.
-ZEUS

Zor bir gece olacak.

Götünü, pazartesi - salı şeklinde sallayarak oturma odasına geçti. Yoğurt koysan, ayran olur. Öyle sallıyor, dansöz olsa Asena utanır. O derece.

Bende arkasından, oturma odasına geçtim. Tekli koltuğun birine oturmuş, iPhonesi ile uğraşıyordu. "Tabii, sende ücretsiz bir sürü oyun var. Uğraş sen." diye beynimce, içimden bir trip attım. Bak, bak. Yalnızlığa bak, normal bir insan, "Bir sürü, sosyal medya uygulaması var." diye böğürüp ağlar, benim girdiğim konuya bak. Yakında, Forever Alone'nin kurucularına taş çıkartacağım. O, olacak. Bende, tam karşısındaki sallanan sandalyeye geçip, sallanmaya başladım. Tam eğlencenin doruğuna varmışken, Serra'nın beni süzdüğü hissine kapılmıştım. Ayaklarımla, sandalyeyi durdurup Serra'ya doğru bakmaya başladım. 6. Hissim şurada olsa, yanaklarına öpücük kondurur, kavonozun içine koyar beslerim. Şimdi de, ikimizde birbirimize mal-mal bakmaya başladık.

"Kendimi bir an, tren gibi hissettim." dedi kıkırdayarak.

"O trene günde kaç kişi biniyor biliyor, musun sen?" dedim, "0" surat ifadesi ile. Zafer benimdi! Tam laf söyleyecekken, Cancık odaya gelip, Serra'nın yanındaki koltuklardan birine süzüldü.

"Kızlar, ben bu evde salata yiye yiye, yakında "MÖÖ" diye ortalıkta dolaşmaya başlayacağım. Pizza isteyen var mı? Diyet yapmıyorsunuz, değil mi ablalarınız gibi?" dedi sevecenlikle. Sen, o halinle bile tatlısındır bebeğim, diye geçirdim içimden. Başımı sağa doğru yatırmış, ağzım 45 derece şekilde açılmış ona bakıyordum. Daha doğrusu, hayran-hayran bakıyordum.

"Valla, benim ihtiyacım yok. Can ağbi, ama Morruj'un ihtiyacı olabilir." dedi pişkin-pişkin. Ulan iki dakika rahat bırakta, şu meteordan fırlamış taş parçasını azıcık daha bakayım, ama yok. İlla bir laf yeme arzusu, illa bir dayak sendromu yaşatacak kendine.

"Belli canım, diyet yapa yapa beyninden bayağı kilo vermişsin!" dedim tıslayarak.

Oturdum sandalyeden ayağa kalkıp, Can abinin yanına çömdüm.

"Ben, diyeti günde 4 çikolata yemek yerine, 2 çikolata yemek der, tanımlarım. Yani, bende isterim!" dedim aynı sevecenlikle. Bana, gülümsedi. Öhm, bana gülümsedi yani.

"Neli istersiniz bakalım?"

"Karışık olsun, ama mantar olmasın. Birde sosunu fazla abartmasınlar, jambon da ekleseler süper olur. Mısır'a gerek yok. Birde, hardal eklerlerse çok sevinirim. Sen ne diyorsun, Morruj?" Dedi Serra. Nazik, nazik. Hayatımda hiç jambon yemedim. Belki yemişimdir de adını bilmiyorumdur. İkinci seçenek daha makbul gibi, ardından Serra'nın suratına baktım.

"Âmin." Can abi, kahkahalarla boğuşurken, Serra kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Anlamadım?"

"Karışık olsun birde kola." Dedim nazikçe. Başını, tamam anlamında sallayarak diğer odaya geçti. Sanırım, Serra'nın söylediklerini beyninde toparlaması gerekiyordu. Koltuktan doğrulup, cam sehpanın üzerinde ki telefonumu alıp cebime tıkıştırdım. Serra'ya çaktırmadan şöyle bir baktım da, hâlâ telefonuyla uğraşıyor. Ulan, insan hiç mi sıkılmaz? Hiç mi, tamam orasını bulamadım. Ama insan sıkılır yani. Bende, televizyon izlemeye karar verdim. Ne yapayım yani? Sıkıntıdan gebereceğim yoksa, şu dakika. Televizyonda, Disney Channel'i açtım. En sevdiğim çizgi film olan; "Fineas ve Förb'ün" gerçek bir olaydan ibaret olduğunu, Cendace'nin şizofren olup, kendi hayal dünyasında kardeşlerinin bir şeyler yaptığını hayal ettiğini öğrendiğimde, her o çizgi film denk geldiğinde, gönlüm buruk bir şekilde açıp, izliyorum. Birde dikkatli izliyorum ha, "Ee, bu kıyafet hâlâ üstündeyse, nasıl kendi hayal dünyası oluyor?" diye beynimi yiyip bitiriyorum. Öyle, manyak biriyim. Tam, Çizgi Film'e dalmıştım ki, dibimdeki mutfaktan çaaat diye kırılması sesi geldi ve ben yerimden 29323 metre havaya fırladım. Allah'tan, Serra görmemişti. Yarım saat dalga geçerdi. Hak veririm vallahi, ben olsam bende dalga geçerim kendimle. Sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirdiğimde, Duru Abla'nın elindeki salata tabağını yere düşürmüş olduğunu gördüm. Ablam, sağ eliyle ağzını kapatmıştı. Sanırım, ağzı kocaman bir; "O" şeklini aldı.

He, sen çok biliyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin